KARMA KIRIŞIK (Gece'den savrulanlar)
Boşlukları hayatla dolduranın hikâyesidir okuyacaklarınız.. Gece'nin kaderini paylaşmaya niyetliyseniz, ayrıntılara göğüs gerin; ve bilin ki, meselenize özen ve düzen değildir bu özel kelâmlar. Çünkü, verecek ışığı olmayana, 'Gece' hep zifiri karanlıktır...
İLETİŞİM İÇİN:
Yazarın diğer eserleri:
SOĞUK ALGINLIĞI
Soğuk çok soğuk… Soğuktan da nefret ediyorum en az senden nefret ettiğim kadar. Kış nasıl soğuk, nasıl uzak bir mevsim. Nasıl sarı, nasıl siyah… Hoş ben karanlığı severim. Siyahı da severim. Ama bu başka bir siyah. Zifiri. Işığı olmayan, yıldızı olmayan bir siyah. Kıyafetlerim de siyah o yüzden. kışın giydiğim renkler siyah, takıntılı, obsesif, kahverengi, bej… Ama yazın… Yaz benim! Yengeçim ben! 29 Haziran da doğmuşum 1 ay sonra hemen havuza atmışlar beni. Su kuşu derlermiş bana. Hatta yanlış hatırlamıyorsam 2 yaşında ailecek gittiğimiz bir tatilde, iskeleye gidip, herkes atlar da ben niye atlayamıyorum diyip atıvermişim kendimi iskeleden. Zor kurtarmışlar. Boğuluyormuşum. Başka bir tatilde de su dolu varile balıklama atlamışım. Su çekiyor yani… Küçükken askeri kampa giderdik günübirlik yüzmeye. Yolda o yükselen taşlı duvarları görünce heyecanlanırdım denize atıcam kendimi diye. Dudaklarım morarana kadar kalırdım suda. Zorla çıkarırlardı. Gidemezsek, balkonda leğene su doldururlardı ben de güneş altında leğende suyla oynardım saatlerce. Kışın da küvette yüzerdim. En huzurlu yer benim için suyun altıydı. Sessizlik… Sakin, temiz, duru ve saf. Hiç birşeyin olmadığı saflıktaydı. Okul açılırdı, serviste okula gittiğim Eylül aylarında, daha yazın bitmesinin hüznünü atamadığım zamanlarda, su şişesini bir o yana bir bu yana sallayıp içine bakarak huzur bulur, kendimi denizde hayal ederdim. O yüzden kış benim için karanlık, depresyon, kilo, mutsuzluk, ayrılık demek. Ama yazın… Rengarenk olurum birden. En sevdiğim pembelerimi, mavilerimi, turuncularımı giyerim. Rengarenk ojelerimi sürerim. Saatlerce yürürüm sahilde, otururum, bisiklete biner, yüzerim. Kışın… Terk ederim, kat kat giyinirim, çok üşürüm. Soğuk… Her şey, herkes soğuk. Ojelerim bile ya siyah ya kırmızı. Terk edilirsem hep kışın terk edilirim. Mutluluğumun sonu kıştır. Sonbahardır. Zaten sarı sonbaharın rengidir. Sarı, soğuk renklerdendir. Ayrılığı temsil eder. Ama kırmızı, pembe öyle midir? Sıcak renklerdir onlar. Beyaz? Beyaz kışın giyilmez derler. Ama ben kışın da giymek isterim. Olmaz. Neyse panik yok, zaten beyaz bir renk değildir, her rengi içinde barındıran ama hiç biri olmayandır. Tüm hüzünlü şarkılar bile yazın biraz daha neşeli gelir bana. Sıcaktır çünkü. Ama kış daha bir yalnız değil midir? Tüm aşk şarkıları kışın sürülmez mi piyasaya? Kışı sevenler katılmaz belki bana ama ben sevmiyorum işte! Seni de sevmiyorum! Hatta her sevdiğim an için kendimden nefret ediyorum! Yanlış olmasın, “keşke” demiyorum. Hiç şüphesiz yine dünyaya gelsem, yine aynı gerizekalılığı yapardım herhalde. Bunlar hep karma.
Bazen düşünüyorum da, bir şeyler baştan yanlış. Sanki ben şu an burada olmamalıydım. Sanki bu hayat benim değilmiş gibi… Sanki.. Bilmiyorum. Yanlış olan birşeyler var. Herşeyin bu kadar ters gitmesinin bir açıklaması olmalı. Hep yanlış zamanda yanlış yerdeyim. Ya da doğru zamanda yanlış yerdeyimdir. Yanlış zamanda doğru yerde de olabilirim? Ters giden şeylerin olduğu kesin. Bu da bir çelişki. Ben kendimle çelişiyorum. Çelişki benle çelişiyor. İntikaaaam! Kaç kez öldürüyorum seni beynimde, rüyamda, kaç kez tokatlıyorum, kaç kez aşık edip süründürüyorum inanamazsın. Yazdığım defter var ya, her günümü senle doldurduğum; kaç kez yırtıyorum sayfalarını… Kaç kez tanışmıyorum senle. Sonra, kaç kez, tanışıp umursamıyorum seni.. Hiç olmamışsın gibi. Ağlamıyorum hiç. Umut beslemiyorum bir kez bile olsun. En çok, kafasını yastığa koyar koymaz uyuyanları kıskanıyorum hala. Hiç uyuyamadım sessizce. Sen olmasan da hep vardı bir düşünce. Bazen koku geliyor burnuma. Koku en güçlü duyu zaten. Bir kişi birini hatırlamasa da kokusu birşeyleri hatırlatır insana. Mesela mevsimlerin de kokusu vardır. Ben en çok baharın kokusunu severim. Çok tatlı kokar. En umutlusu bahardır çünkü. Yazı bekler umutla. Açar çiçeklerini. Küçükken okuma bayramında da bahardım ben. Pembeydim. Direk öğretmenimiz onu vermişti bana. Sen bahar kokusu etkisi bırakmıştın bende. Katil olduğumu unutturursun sanmıştım. Hiç büyümeyecek birşeyi birlikte büyütürüz, olmadı yeniden yaparız sanmıştım. Ama Mart bahar olsa da kapıdan baktırıp, kazma kürek yaktırıyordu. Unutmuşum. “Kazma” sendin. Her neyse Bahar ben olduğuma göre problem yok. Hep yaz’a umutla bakacağım çiçeklerim, renklerim olacak ne de olsa. Benim “Ben’im” var. Benim “Yaz”ım var. Benim yazım var… Benim kelimelerim var. Kurulamayan cümlelerim, gerçekleştiremediğim hayallerim, her gün kurduğum düşlerim var, bir de rüyalardan düşüşlerim…
- Gece (14.03.2014)
Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?