Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?
KARMA KIRIŞIK (Gece'den savrulanlar)
Boşlukları hayatla dolduranın hikâyesidir okuyacaklarınız.. Gece'nin kaderini paylaşmaya niyetliyseniz, ayrıntılara göğüs gerin; ve bilin ki, meselenize özen ve düzen değildir bu özel kelâmlar. Çünkü, verecek ışığı olmayana, 'Gece' hep zifiri karanlıktır...
HALI ALTI SÜPÜRGESİ
Ve işte o saat geldi. 02:32, düşüncelerin saati. Aslında işler dakik yürümese de, düşüncelerin durmadan üşüştüğü zaman, gece vardiyasıdır. Gündüz; gülmece, eğlenmece, ânı yaşamaca. Ama gece öyle değil işte. Dolu dolu, baş başa. Kendinle, yalnız. Hani bazen üşenirsin de tozları çerçevenin etrafından alırsın, işte onun gibi. Ya da çizgi filmlerde olur hani, tozlar halının altına iteklenir. Onun gibi (Hoş, ben de yapmadım değil hani). Göz önünden kalkarlar, ama yine de bilirsin halının altında, çerçevenin hemen arkasındadırlar. Sadece ânı kurtarır ve onları öteler, ertelersin. İnsan beyni hafızası, özellikle de benim beynim ve duygularım bu şekilde çalışıyor. Uzun dönemli hafızamızda neler de var aslında.. Acılar, mutluluklar, kırıklıklar, travmalar... Ama beyin öyle bir şey ki, günü gününe bilse de bir acıyı, onu gününde, sanki ayarlanmış bir saat gibi halının altına öteliyor. Savunma mekanizması bilinçli, bilinçsiz çalışıyor bende. Sonra gece oluyor ve halının altını açıp bakıyorsun hala oradalar. Ve sen bir şey yapmazsan hep orada olmaya devam edecekler.
Korku... Kırılma korkusu, sevilmeme korkusu, uzaklık... Yalnızlık... Mutsuzluk... Hele de sevdiğinin senden uzağa gideceğinin gerçeği. Şimdiki zamanda burada, ama gelecek zamanda "gid-e-cek". Gündüzleri mutlusun çünkü erteliyorsun düşünceleri. Tüm paranoyalarını geceye almışsın: Beni unutacak mı? Beni sevecek mi? Ya soğursa? Ya başkasına aşık olursa? Olur mu ki? Hemen unutur mu beni? Ya biri benim gibi öperse o yumuşacık tenini? Ya kokusunu benim gibi taaaa kalbine çekerse? Ya da benim gibi gözleriyle söylerse biri ona her şeyi... Hastalanır mı ki? Ya çok üşürse bensiz... Gideceğinden daha uzaklara giderse? Ya her şey aynı kalmazsa? Daha yüzlerce paranoya... Hiç birinin uykusu yok, benim de yok. Gece korkusu, gece huzuru. Yıl dönümleri, geçmiş, gelecek, gidecek... Gidenler, gitmişler. Gelenler, gidecekler. Yarın değil, öbür gün gidecekler. Ölenler, kalanlar... Hiç var olmadan ölenler.. Geriye kalanlar... Yokluğun özlemi. Var olsa, varlığının korkusu... Anlaşılmayanlar ama küçücük bir kelimeye sığanlar.. Anlamazlar ama ağlayanlar bilir, hani böyle boğazında düğümlenen onlarca, hatta yüzlerce kelime, duygu, öfke, sevgi, hüzün, nefret, sadece 3 -5 tane minik damlaya doluşuverir ya, işte öyle bir şey. Evet evet, şu anda ben de yazarken fark ettim, öyle bir şeymiş..
Bazen durup durmadık yerde hüzünleniyorum. Sebebini o an bilmiyorum ama üzülüyorum işte. Sonra ona bir sebep buluyorum. Ya halının altına ötelenmişlerden, ya da sadece "sebebi yok mutsuzluğumun" dememek için belki de, bilmiyorum... Bazen anlık gelen duygu patlamalarımla nasıl savaşacağımı ben de bilmiyorum. Bu kez duygularımı değil, kendimi o siktiğimin halısının altına itiveriyorum. Saklanıyorum. Sanırım kendimden.. Ya da kendi duygularımla yüzleşecek gücü o an kendimde bulamıyor da olabilirim. Ya da kendimden de korkuyor olabilirim. Öfff, ne bileyim ben! Sanırım böylesi kolayıma geliyor. Eninde sonunda çıkıyorum tabi ki saklandığım yerden. Çünkü yeni halı altı malzemesi geliyor. Eee, onlara da kalacak yer lazım bir süre. Bir kısır döngüyüz. Dönüp duruyoruz... Ay şu an konudan nasıl koptum belli değil; Halı kenarları, Overlok kenarları, paspas kenarları, hanımlaar fırsat ayağınıza kadar geldi!! (((:
- Gece (26.08.2014)
İLETİŞİM İÇİN: