top of page

ALDATACAK NE VARDI?

 

 

Herkesin başından geçmiş olabilecek hikayedir. Daha önce anlatılmamış hiçbir şey anlatmıyorum. Anlatmak istediğim için anlatıyorum.

 

Hayatımda biri varken onu görmem hiç iyi olmadı.

 

Gerçi, birini çekici bulmamda bir sakınca yok değil mi? Sadakat dürtülerimize hakim olmamıza yarayan bir kelime, onları yok eden değil...

 

Arkadaşımın düğünü için geldiğim otelin lobisinde tanışmak için el sıkıştığımızdan beri aklımda olması benim suçum değil, bakışlarından ve gülüşünden o sorumlu. Hem ben mi dedim ellerini ellerimden ayırma diye? Ya da bana mı öyle geldi acaba, öyle olmasını mı istedim? Zaten üstümdeki sade elbise ve altımdaki sandaletlerle mümkün değil. Hele saçlarım dağınık ve yüzümde gram makyaj yokken imkansız. O zaman o elektrik çarpması hissi neydi? Fen dersinde öğrendiğimiz statik elektrik olmasın lütfen. Ya da olsun olsun benim “başım bağlı”. Bu arada adı Kaan, “ğ” yok.

 

İçimde iki farklı kadın var. Biri alabildiğine sıradan, evinin kadını çocuklarının anası olmak istiyor, düzenli ve güvenli bir hayat arıyor, diğeri alabildiğine sınırsız doya doya yaşamak peşinde. Sürekli kavga halindeler. Ev hanımı olan, diğerine sürekli kır dizini otur ayıp diyor, diğeri evden kaçıp duruyor. O kadar sakin bir ifadem var ki, kimse hissetmiyor bu çatışmayı. Aramızda kalsın şu an çılgın olan evden kaçmak üzere.

 

Onu baştan çıkarmak için bir şeyler yapmayı planlamıyorum. Karşı cins üzerinde biraz değişik bir etkim var. Beni ya hiç görmüyorlar ya da gördükleri anda kapılıveriyorlar. İkisinin de nedenini bilmiyorum. Bilseydim bu durumu kontrol edebilirdim ve bu harika bir şey olurdu. O yüzden akışına bırakmaya karar verdim. Zaten akşam tekrar göreceğim. Bakalım neler olacak.

 

Otele düğün saatinden üç saat önce geldim, Şehir değiştirdim çünkü. Dinlenmek için zamanım var. İki saat uyursam yüzüm eski rengine kavuşur. Sonra hazırlanma zamanı.

 

Alarmın sesiyle uyanıp duşun altına attım kendimi. Burada hava çok sıcakmış. Gerçi mevsim yaz olunca soğuk bir yer kalmıyor. Bedenimi suyun temasının rahatlığına bıraktıktan sonra kurulanıp parça parça uzaklaşıyorum üryanlığımdan. Şık fakat sade bir elbise seçtim akşam için. Elbiseyi takılarımla, uzun dümdüz saçlarımla ve gözlerimle süsleyeceğim çünkü. Görüntümü tam bir işkence olan topuklu ayakabbılar ve minik bir el çantası tamamlayacak.

 

Aslında moralim çok bozuk. Dün sevgilim olacak adam tarafından aldatıldığımı öğrendim çünkü tesadüfen. Telefonundan saate bakarken gelen mesaj olmasaydı hiç öğrenmeyecektim belki de. Hafiye gibi takip eden kadınlardan değilim, bir adam başka bir kadını istiyorsa eninde sonunda gider zaten. Bazı ilişkiler böyledir, zamanla büyüyeceğine tükenir. Karşılıklı olarak bir bardaktan pipetle bir şeyler içer gibi tüketirsin birbirini. Azar azar ufak ama mide bulandıran detaylarla. Sonra oyuna üçüncü bir kişi giriverir. Bir şekilde ondaki beni bitirmişim demek ki... Hıncımı ondan değil evdeki tabak çanaktan çıkardım. Hesap sordum, bağırdım çağırdım. Sadece sustu. Sustukça daha çok çıldırdım. Aklıma yaşadıklarımız gelip duruyordu çünkü. Ne zamandan beri bir yalanın içindeydim? Bana dokunduğu gibi dokunmuş muydu ona da? Nasıl bu kadar ustaca yalan söyleyebilmişti? Neyse kısa keseyim aldatılan bir kadın ne yaparsa onları yapıp ne hissederse onları hissettim işte. Durumu o kadar reddetmiş ki beynim, hala başım bağlı diyorum. Halbuki artık kimseye verecek bir hesabım yok ve kızgınım, çok kızgınım.

 

Tabii ki bir günde toparlanmadım. Savunma mekanizması olarak olmamış gibi yapıyorum. Olan bitenle eve dönünce yüzleşeceğim. Bugün sadece eğlenmek istiyorum ve bir süreliğine unutmak. Sevdiğim insanların en mutlu günü bugün.

 

Düğün deniz kenarındaki alanda. Herkes gelmiş bile, ortaya hazırlanmış büyük masadan içkilerini alıyorlar. Müzik güzel, ortam güzel, hava güzel, yeterince içersem ben de güzel olacağım. Ama daha erken, yavaş gitmeliyim. Neyse ki sohbet ediyoruz da konuşurken fazla içemiyorum. Bir yandan gözlerim istemsizce o güzel gülüşün sahibini arıyor. Aradığımı kısa sürede buluyorum. Takım elbise bir insana bu kadar yakışmamalı hele ben duygusal olarak bu kadar dengesizken. Elinde profesyonel bir fotoğraf makinesi var. Damat bey ondan anları yakalamasını rica etmiş arkadaşı olduğu için sanırım. Demek ki fazla muhabbet edemeyeceğiz. Olsun ben sabırlı bir insanım, düğünün sonuna kadar bekleyebilirim.

 

Şanslıyım ki fazla beklememe gerek kalmadı. Ben ilgimi konuşmalara yöneltmişken “Gülümseyin!” dedi. Kendimizce iyi göründüğümüzü düşündüğümüz şekillerde poz verdik. Kamerasını indirdiğinde gözleri gözlerimdeydi, gözlerim kaçmadı.

 

Gecenin sonu... Gelinle damat evet dedi. Düğün çiçeğini kapamadım. Adımı zaten ayakkabının altına yazmamıştım. Beklenti yaratmaya gerek yok. Hem hurafe böyle şeyler. Başım dönüyor ama yine de insanlarla kucaklaşıp iyi geceler dilemeye devam ediyorum. Bir yandan da can atıyorum odama çıkmak için çünkü ayaklarım beni öldürüyor. Zaten o da kayboldu ortalardan. Kafamda kurduğumla kaldım sanırım.

 

Asansöre doğru giderken biri sırtıma dokundu. Tam görmeyi istediğim kişi. Kravatını gevşetmiş, kamerası boynunda asılı elinde iki fotoğraf var. Bunlar senin dedi. Bir tanesi arkadaşlarla fotoğrafımız ama diğerini ben fark etmeden çekmiş. Teşekkür ettim. Geceyi tam olarak sonlandırmadan önce deniz kenarında bir yürüyüş yapmak için anlaşmamız uzun sürmedi.

 

Alkol pek çok şeyi mümkün kılıyor. İddiaya tutuşup gece vakti yüzme yarışı yapmak gibi. Buna nasıl karar verdik hatırlamıyorum. Tek bildiğim sürekli konuştuğumuz ve bu konuşma sürecinin sonunda sahilin kimsenin olmadığı bir yerinde üstümüzdekilerden arınıp denize girmeye başladığımız. Suya girince aklım başıma geldiğinden sonra ayağımın kaydığını ona tutunduğumu, yüzmekten vazgeçip konuşmaya devam ettiğimizi, konuşurken yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına attığını, birbirimize nefeslerimizi duyacak kadar yaklaştığımızı ve sonra dudaklarımızın buluştuğunu hatırlıyorum ama. Sadece öpüşmüyorduk, dudaklarımızla birbirimizi ne kadar istediğimizi anlatıyorduk. Suçluluk duymayı yüzleşmek gibi sonraya erteledim. Çünkü olanlar fazla güzeldi.

 

Suda yeterince kaldığımıza karar verince çıkıp üstümüzü giyindik. O halde yakalanmayalım diye servis kapısından girdik otele. Asansörü hesaplayamadık ama o zaman da karşılıklı kahkahalarla kabullendik durumu. Asansör onun katında durdu. Tabii ki beni bırakacak değildi.

 

Odaya girdiğimizde tekrar buluştu dudaklarımız. Dudakları dudaklarımdaydı sonra boynumda sonra göğüslerim arasında. Bu kadar baştan çıkarıcıyken ellerim boş duramazdı. Teker teker çözüp çıkardım gömleğini üzerinden. Karşımdaydı, dokunulmayı ve keşfedilmeyi bekliyordu, ben de öyle yaptım. Bir anda beklenmedik bir hareketle kucaklayıp duvara yasladı beni. Ellerimi saçlarında sırtında dolaştırıp, öpüşlerine aynı istekle karşılık vererek ateşine rüzgar oldum, yangın olduk. Arzularına daha fazla dayanamadı sonra yatağa bıraktı beni. Göz göze geldik, gülüyordu gülüyordum. “Sen harika bir şeysin” dedi şimdiye kadar duyduğum en gerçek şekilde. Sen de öylesin dedim aynı gerçeklikle. Kaldığımız yerden  devam ettik dansımıza. Beden, zihin, kalp, ruh hepsi oradaydı. Sonunda en saf halimizle kaldık birbirimizin karşısında. Artık beni ne kadar istediğini sadece hissetmiyordum görüyordum da. Boynuna sarılıp öperek kendime çektim onu. Bir olduk. Gece boyunca sesler, kokular her şey birbirine karıştı. Her seferinde hazdan aramızdaki uyumdan kendimizden geçtik. Gerçeklik kayboldu. İçimdeki kadını tanıyor gibiydi, kusursuzdu dokunuşları, söyledikleri. En sonunda yorgunluktan yan yana düştüğümüzde yatağın yanında duran sigarasından aldım bir tane, birlikte sigarayı tükettikten sonra kolunun altına girdim, öylece uyuduk.

Uyandığımda uyuyordu hala. Gecenin izleri sırtındaydı. Elimi belindeki gamzelerde dolaştırdım, uyanmadı. Uyansaydı kalacaktım, gülünce gitmem imkansız olacaktı çünkü. Bunu bir işaret olarak görüp giyindim, sessizce çıktım odadan. Uçağın saati yaklaşıyordu ve daha yeni bir ev bakmam lazımdı. Numaramı bırakmadım, rüya olayım istedim onun için. Böylesi şimdilik daha iyiydi.

 

Belki sonra, kim bilir...

 

 

 

 

- Can (17.02.2016) 

Yazıyorum, Öyleyse, Varım! (Can'dan inciler)

  • Wix Google+ page

Can'dan incileri paylaştığımız bu sayfada, bir mucizenin kelimelerle raksına rastlamamak mümkün değil!

İLETİŞİM İÇİN:

Your details were sent successfully!

Yazarın diğer eserleri:

Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?

OLASI TAKİPLER İÇİN

  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • c-youtube

© 2013 by İmlâcı (Orhan E. Özenç) Tüm hakları saklıdır.

bottom of page