Yazıyorum, Öyleyse, Varım! (Can'dan inciler)
Can'dan incileri paylaştığımız bu sayfada, bir mucizenin kelimelerle raksına rastlamamak mümkün değil!
Yazarın diğer eserleri:
BEN: CAN
Ben: Can, ve sen satırlarımı hala okumaya devam ediyorsan tanışmamız lazım. Son bir kez daha halimi anlatıp sonra hikâyelere boğacağım kendimi. Yazacağım ki sussun şu kafamın içindeki cendere, yazacağım ki elimden değil kalemimden bir kaza çıksın.
Bir kadının, içinde hapsolduğu çocuk hapishanesiyim. En başından yaşamayacaktım, yaşattılar, yaşıyorum. Suretim sağ olsun herkesin her halini öğrendim. Sahip oldukları bütün yüzlerini göstermekten hiç çekinmediler. Melekliklerini de gördüm insanların şeytanlıklarını da. Ben ne melek olabildim ne şeytan. İzledim, dinledim, düşündüm, düşünmekten yaşayamadım çoğu zaman, güzel bahaneler biriktirdim paha biçilmez hayallere harcamaya.
Sonra sevmeyi öğrendim, hayatımdan en gitmemesi gerekip de kendini varken yok eden o adama inat. Yok eski sevgili değil babam, ama çok uzun hikaye. Ne diyordum, hah, evet, her şeyin farklı olabileceğine inandırdım kendimi. Erittim demirden duvarlarımı, en azından bir kısmını. Adımdan feragat edip Can oldum, bir tek Can’ıma kaldım. Leyla’lık, Şirinlik falan sıkıcıydı Mecnun oldum, Mecnun’la çöl için kavga ettim, Ferhat olup eşkıya kesildim etrafıma. 1-0 yenik düştüm de “Mühim olan aşk, o kazansın.” dedim. Bir yanım Afrodit oldu, bir yanım Athena; “Yeter artık susun!” dedim, susmadılar, Themis’in yanına sığındım. Ama hani o yanımda değildi ya yanımda olmasına rağmen ve kalbine dokunabilmişken cismine el sürmemiştim ya. İnsanlar bir şey göremiyordu ya ve ben kendime hendekler kazarken ona iki adımda ulaşabilenler vardı ya… O “ya”lar yüzünden ben, “O, aşktan ne anlar?!” oldum. Konuştuklarım hep boş laf oldu. Anladığımdan şaştım. Bana hiç yakıştırılmadı böyle sevmek. Öyle ya kadın dediğin kadın gibi olmalıydı. Naz etmeliydi, erkek onun peşinden koşmalıydı, herkes pervane olmalıydı etrafında. Sonra nazenin, zarif, naif ve biraz da saftirik olmalıydı, inanmalıydı erkeğinin her söylediğine ve onun yardımına muhtaç olmalıydı. Gizemli olmalıydı bir de hep anlaşılmaz, arada fitne fücur. Kadın sevilmek için vardı. Oysaki ben kendimden ona kaçmıştım, ondan kendime kaçtım böyle olunca. Kaçmadım sonra, taarruza hazırlandım. Güzel katliamlar hazırladım, kıyamadım. Yalnızlığıma, kitaplarıma, satırlarıma ve inandıklarıma kaldım. Yalnızlık dediysem tek başıma kalmadım hiçbir zaman. Başka türlü bir yalnızlık kastettiğim, anladın sen onu. Yanlışsa zaten hiç olmasın dedim, gururu yoldaş belledim. Tek başıma da gayet güzelim çünkü. Bütün fizikselliklere lanet olsun! (Burada “ne diyo la bu değişik?” dediysen senle de görüşmeyelim.)
İnsanların gözlerini okuyabildiğimi fark ettim kendime kaçınca. Kimi boş, kimi nefret dolu, kimi neşeli, kimi sevdalı bakıyordu. Bazısı da tam ruhuma bakıyordu, sonra çeviriyordu gözlerini. Ben de “kendin bilirsin” diye cevap veriyordum yine gözlerimle. Gözleri gülen biri değilim ama konuşurum onlarla. Gözlerimden bağırırım ben mesela, onlarla kavga ederim. Bakma bana öyle derler sonra. Bu “sonra”yı da fazla kullanıyorum ama neyse…
Sana anlatacaklarım burada bitiyor. Uzun yazınca sıkıntı basıyor beni çünkü, sıkıntılı bir insanım, sabretmekten sabırsız olanlardan. Yeni yıl güzellikler getirsin falan demeyeceğim, beni hiçbir zaman dinlemedi. Başımıza ne gelecekse geliyor. Kendine iyi davran ama, hiçbir şey değmiyor hırpalanmalara.
Ben: Can; Yazıyorum, Öyleyse, Varım! Peki, sen var mısın?
- Can (29.12.2013)
İLETİŞİM İÇİN:
Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?