KARMA KIRIŞIK (Gece'den savrulanlar)
Boşlukları hayatla dolduranın hikâyesidir okuyacaklarınız.. Gece'nin kaderini paylaşmaya niyetliyseniz, ayrıntılara göğüs gerin; ve bilin ki, meselenize özen ve düzen değildir bu özel kelâmlar. Çünkü, verecek ışığı olmayana, 'Gece' hep zifiri karanlıktır...
İLETİŞİM İÇİN:
Yazarın diğer eserleri:
KÜLKEDİSİ VE BALKABAĞI
Evet, sanırım vakti geldi kalemi elime almanın, yazmanın. Hoş, saatler tam benim saatlerim değil. Henüz külkedisi bile balkabağına dönüşmedi (23:49). Ama yazmam lazım. Yoksa, geri dönüşü olmayan cümleler kıracağımm.. Pek çok duygum var şu an. Aynı anda, “karmakırışık”. Öfke, kırgınlık, kızgınlık, hüzün, umut, aşk... “Sen”. Hoş, bilmiyorum bu aşk mı? Tek bildiğim, sadece buna benzer bir şey bir kez hissettiğim. İsmi lazım olmayan kişi hani. Önceden bahsetmiştim pek çok kez. Bu kez bahsettiğim, ismi lazım olmayan değil, aksine ismi insana can veren cinsten. Anlayan anlar, sübliminiminimal yaptım (: Yine kendimi uçsuz bucaksız bir yerde buldum. Yine uzaklardayım. Yine uzaklardasın. Tek beklediğim, ufacık da olsa saygı kırıntısı.
Bekliyorum....
Bekliyorum......
Yine bekliyorum.....
Beklediğime değecek mi, henüz bilmiyorum.
Yine de bekliyorum.
Değecek, belki, bilmiyorum...
Görmeden özlüyorum..
Görmeyi bekliyorum.
Sonra, sen uyuyorsun. Ben gözlerimi üzerinden ayırmadan bekliyorum. Sonra çok kızıyorum. Benden esirgediğin kendinden korkuyorum. Kendimden korkuyorum. Senden korkuyorum. Bizden....
Sen ve ben olarak mı kalacağız?
Biz olacak mıyız? Olabilecek miyiz?
Benden çalmaktan vazgeçecek misin? Kendini mi çalacaksın benden? Geriye hiçbir şey kalmayınca “sen’imi” mi alacaksın? Hani çok seviyordun gözlerimdeki “sen”i görmeyi? Her gün aynı mı olacak? Zaman nasıl geçecek? 1 ayda 8 hafta mı var? Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi? Babam pasta yapar mıydı? Hiç sanmıyorum...
Huzurlu uyumandan nefret ediyorum. Ben bu kadar huzursuzken, bebek gibi, güçlü kollarınla sarıldığın yastık olamamaktan nefret ediyorum.
Ama düşünüyorum da, bir tek uyurken sinirlendirmiyorsun, kırmıyorsun. En güzelsin uyurken. Çok güzelsin. Senin bile bilmediğin kadar masumsun. Hiç olmadığın kadar...
Bugün uykum kaçınca, gittim yine benim Tekel’e. Seni anmak için içiyorum kırmızıyı. Bir de, sonuç hızlı olsun diye. Senin uykuların, senin bencilliğin benim uykumu alıyor. Beni benden alıyor. Kendimi kendimden çıkarsam 0 bile kalmıyor. Eksilere düşüyorum. Öfkeme hakim olmakta çok zorlanıyorum. İlgiye muhtaç bir bebek gibiyim. Karşında çok savunmasızım. Başkası olsa öfkeme hakim olmam daha kolay olabilirdi. Ama sende olmuyor... Olmuyor işte!
Sen de anlamıyorsun. Her gün kendini tekrarlıyorsun. Sürekli geri al tuşuna basılan şarkı gibi hissediyorum kendimi.
Daha az umursasam, umurumda olmayacak belki. Gelmişsin, gelmemişsin, haber vermişsin, vermemişsin... Ama umurumda! Haddinden fazla. Mantıklı mı? Hayır... Değil... Ama ben artık mantık aramayı bıraktım. Aşkta da mantık yoktur zaten, değil mi? Tabi bunun adı aşksa.. Hislerimi bir kalıp içerisine hapsetmek istemem. Onlar da benim gibi özgür olmalılar. Ben özgürüm! Bu aralar kendimi seninle kaplı bir küpün içine, bile isteye, karşı koymadan, koyamadan hapsetmiş olsam da, ben özgürüm!
Bugün yürürken baktım gökyüzüne, geceye... Aynı gökyüzünü paylaşıyoruz en azından, dedim. Sonra baktım ki, o kadar açıktı ki hava... Büyük ayı, küçük ayı, “sen”, takım yıldızları falan bayağı net görülüyordunuz.
Bizim fosforlu yıldızlarımız değillerdi. Kucağında taşıyıp, altına bırakacağın tavanımızda olacak, geceleri parlayacak fosforlu yıldızlarımız değillerdi. Sen ve senin gibi ayılar vardı gökyüzünde bugün (: Bak yine öfkem, sevgimi solladı şu an. Sabır... Sabır...
Ocak’ın 3. Haftası?
Yalan mı yoksa?
Bekliyorum...
- Gece (03.12.2015)
Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?