top of page

Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?

KARMA KIRIŞIK (Gece'den savrulanlar)

 

Boşlukları hayatla dolduranın hikâyesidir okuyacaklarınız.. Gece'nin kaderini paylaşmaya niyetliyseniz, ayrıntılara göğüs gerin; ve bilin ki, meselenize özen ve düzen değildir bu özel kelâmlar. Çünkü, verecek ışığı olmayana, 'Gece' hep zifiri karanlıktır...

GERİ DÖNÜŞÜM KUTUSU

 

- Gidenlerin Attıkları -

 

Silince izi kalmasın diye pilot kalemle yazıyorum bu kez. Hata yapınca direk üzerini karalayacağım. Bir zamanlar burada bu vardı dememek, izini görmemek için bir çiziktirik atacağım. Elbette ki, üstünü çizdiğim şeyler de orada olacak... Ama su yüzüne daha yakın olacak. Arka sayfalara taşınmayacak. Çizgilerim keskin ve sert olduğu için silgim de pek silmiyor zaten... Öfkemi, kırgınlığımı çizgilerimle, harflerimle bir yerlere koyuyor, sonra da silemiyorum.

 

Dost nedir? Sizce nedir bilmiyorum ama bence, seni zaman zaman kendinden daha iyi tanıyan, gerçekleri söyleyen ve karşılık beklemeden kötü günde, iyi günde yanında olandır. Çıkarı olmayan...

 

Tamam, kabul ediyorum, hayat zaten egolardan, duygusal tatminlerden oluşuyor. Bir şeyler verince, ister istemez, kalp, karşılığını bekliyor, beyin beklemese de. Hadi karaciğer bekliyor bu kez mide beklemiyor. İçindeki küçük evrenin en minicik hücresi bir yerlerde bekliyor. Kabul etsek de etmesek de bu böyle. 'Teşekkür nedir, özür dilemek nedir'i çocukluk egomu yenince öğrendim. Çocuğun egosu mu olurmuş? Oluyor... Bakarsanız çocuklara, en acımasız onlardır. Çünkü dürüstlerdir. "Gerçekler acıdır". O zaman acı acıyı, su sancıyı bastırır. Ya da çivi çiviyi de sökebilir. İnsanlar kendilerinden ne kadar korkarlarsa, o kadar zalim yalancılar olurlar. Çünkü daha kendilerini bilmezken, başkalarının bokunda boncuk aramak daha kolay gelir.

 

Böyle konuşuyorum da, affedip süründürmek gibi bir özelliğim var. Özür dileyeni hep affettim. Gerçek, yalan sorgulamadan... Kendini affedemeyeni ben nasıl affedebilirim ki? Affedemem... İster üvey ister öz olsun fark etmez. Üstünü de çizemem ki... Hala sağ, canlı, kanlı. Hazır can bedenden çıkmamışken, bari ---- cami avluma bırakılmış, bebek sepetlerinin içindeki vicdanları evlat edineyim. Ya da en yakın, en müsait yerdeki çocuk esirgeme kurumuna bırakayım. ---- Zaman aşımına uğramadıysa Darüşşafaka'ya falan yazdırayım. İsyan edecek halim de yok artık. Bana bırakılanları yerli yerine koyup puzzle'ımı tamamlıyorum sadece. Filmimdeki ana karakterler öldü ama figüranların hakkını yememek lazım. Aha, bir de yardımcı oyuncularım var. Ana karakter olamasalar da, olay örgüsü içindeki düğümlerimi çözmeme yardım ediyorlar. Adalet diye yeminleri var çünkü. Hepsinin olmasa da, eminim ki, birinin var. "Dost nedir?" sorumun cevabını ---- her ---- düğümümde alıyorum. Virgül olur, nokta olur. Ünlemli İmlâ olur! Bir de aşkım var.. Sorgusuz sualsiz yanımda olan, sıkı sıkı tutan. ----- "Verecek ışığı olmayana, Gece hep karanlıktır". Işığı olsa da görmek istemeyenler de karanlığa mahkumdur. Bir de görmek isteyip de boş boş ------------ bakan, baktığını sanan, hatta gördüğüne inanan "körün gözler" vardır.

 

Hissetmediğin şeyi göremezsin, gördüğün şeyi de her zaman hissedemezsin... Hislerde mantık arayamazsın. Mantığı yoktur çünkü onun. Sadece hissedersin. Başkaları o küçük beyniyle seni yönlendirmeye çalışır, yargılamaya kalkar. Sana kendi fikrini kabul ettiremediyse üstüne tavırları değişir. Dost dediğin zor gününde kendi yargılarıyla birlikte gider. Çünkü hiç dost olmamıştır. Hayatı boyunca hep anları yaşamıştır. Geçmiş, şu an, yarın değildir onun için. Sadece Bugün, şu an vardır onun için. Dün söylediği her şey, yarın yapılanla tamamen suya düşecek, sözler hiç verilmemiş gibi yapılacaktır. Hatta daha kötüsü, unutulacaktır. Unutmasa bile, unutmuş gibi yapacaktır. En kolayı budur. Hayatı bundan ibarettir çünkü. Kötülüğü de, iyiliği de unutur. O anın içinde alık alık yaşar. Amaçsız, o anda mutlu, 5 dakika sonra mutsuz... Aceleci... Belki B12'si eksiktir? Ya da "Carpe Diem...." dövmesi yaptırır kendine. ---- Acımıyorum kimseye. Hele kendime hiç. Bana acınası gözlerle bakılmasından korktuğum kadar hiçbir şeyden korkmam. ------- Sahte, timsahcıl gözyaşları falan... An'a özeldir. Ertesi gün planı değişecek, unutacaktır.

 

Neyse, bir de eğer biri "ah" alırsa, ahının çıktığını, mağdur olan görmezmiş. İşin garip kısmı, ahı alınan kişi de hep ister bunu görmeyi. Kendimden biliyorum. Ben de aldım "ah". Ama benden de taksit taksit geri alındı aahh ahh (: Alma-verme dengemde bir bozukluk var ki, ne düğümse çözülmüyor. Kulaklık düğümü gibi. İki dakika çantaya koyuyorum yine düğüm, yine düğüm. Alma-verme dedik ama, "serbest çağrışımlarınız" rahat dursun (: İyilik, kötülük, maddiyat ve maneviyattan bahsediyorum. Yaptığım iyiliği verdiğimden alabilsem denge kurulacak ama işte, hep yanlış yerlere gönderiyorum. Kötülük daha hızlı çalışıyor da iyilik trafiğe takılıyor, kötülük kırmızı ışıkta geçiyor be arkadaş!

 

Toplu vicdan katliamı yapacağım içimde. Ya da vicdan bağışı yapayım ben en iyisi. Hem alış-veriş dengesi kurulur. Hem de ben hafiflerim, her şeyi yanımda taşımam. Bende fazladan var da... Giden vicdan attı da gitti hep, -- satıyorum, saat.... saaat.... Vay anasını, yine satamıyorum, vicdanım el vermiyor.... (:

 

(*: "---" karalanmış yerleri gösteriyor)

 

   - Gece (12.02.2015)

Yazarın diğer eserleri:

İLETİŞİM İÇİN:

Mesajınız başarıyla iletildi!

  • Wix Google+ page

OLASI TAKİPLER İÇİN

  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • c-youtube

© 2013 by İmlâcı (Orhan E. Özenç) Tüm hakları saklıdır.

bottom of page