top of page

KARMA KIRIŞIK (Gece'den savrulanlar)

 

Boşlukları hayatla dolduranın hikâyesidir okuyacaklarınız.. Gece'nin kaderini paylaşmaya niyetliyseniz, ayrıntılara göğüs gerin; ve bilin ki, meselenize özen ve düzen değildir bu özel kelâmlar. Çünkü, verecek ışığı olmayana, 'Gece' hep zifiri karanlıktır...

İLETİŞİM İÇİN:

  • Wix Google+ page

Yazarın diğer eserleri:

BELİRSİZ, BEYAZ VE TURKUAZ

 

Öncelikle, kesinlikle şarap açmayı öğrenmem gerekiyor. Şarap pek sevmezdim aslında. Rose Blush haricinde şarap içmezdim. Acı gelirdi tadı. Bu şarap ucuz da olsa, Bozcaada şarabı ve tadı tatlı ekşi.

 

Her neyse, bu kez elime kalem aldım. Tabi ki bir de defter. Yalnız, kalemler "Turkuaz". Uzun zamandır aldığım en anlamlı hediyeydi belki. Bir defter ve turkuaz kalemler... Yeni kurşun kalemlerin ve yeni defter sayfalarının kokusunu ne kadar da özlemişim... Yeni kitap kokusu gibi olmasa da, yine de her şeyin kokusu olduğu gibi, bunların da var. Bu özel kişiye her ne kadar belli edemesem de ne kadar önemli olduğunu, çok teşekkür ediyorum bu değerli hediyeleri için. Dizi izlerken aklımda defterin, kalemlerin, kelimelerin dolaşmasına izin verdiği için. Kendimle baş başa kalmamı sağladığı için, çok ama çok teşekkür ediyorum. Ben yazarken iyi de, konuşurken aynı etkiyi çoğunlukla yaratamıyorum. Duygusal patlamalar olmadığı zamanlar pek iyi yansıtamıyorum kendimi. Özür dilemek, teşekkür etmek benim için çok büyük şeylerdi mesela. Küçükken bana hediye alınmış, 'Hadi teşekkür et kızım' demiş annem, ben de 'teküstür ederim' demişim. Herkes gülmüş. Dalga geçmişler benimle. Ben de bacak kadar velet, gururuma yedirememişim bunu. Yıllarca teşekkür etmemişim. Alışkanlığım olmamış yani. Hecelerken te-şek-kür diyebiliyorken, hızlı söylemeye kalktığımda, oluyormuş o teşekkür sana 'teküstür'. Her neyse, beni bu denli önemseyen, destekleyen, yargılamayan ve yanımda olan, turkuaz kalemlerimin sahibi, daha doğrusu vereni olan kişiye çok ama çok 'teküstür' ediyorum.

 

'Şarap açmayı öğrenmem lazım'a geri dönelim. Hiç şarap açmadım hayatımda. Yani açmamıştım. Hoş, yine açamadım. Mantarı içine kaçtı da öyle içebiliyorum. Şaraba ruhunu katmadan içemezsin dediler, ben de kendimi katıyorum. İlhamın ne zaman geleceği belli olmuyor. Ben doğum günümde, 29 Haziran'da bekliyordum aslında kendisini, ama hayat işte, beklediğin her şeyi vermiyor.

 

Sanırım ben de insanlara beklediklerini veremiyorum. Çoğu insan, beni hiç tanımıyor. Hatta anlam veremediğini, okuyamadığını söylüyor. Evet öyle. Çünkü, insanların zayıflıklarımı görmesine engel oluyor sanki bedenim. Sessizliğe kapanıyorum. Ya da dalga geçesim, geçiştiresim geliyor; ya neyse, gizem iyidir, değil mi? (: Beyni olan derine inebilir, olmayan istediği gibi boş konuşabilir. Umurumda değil... demek isterdim ama, umurumda. Ama bunun için uğraşmayacağım. Çünkü değeri yok ki o insanların. Şu an tek düşündüğüm şey, başka bir arkadaşımın bana ışıksız bir akşamda söyledikleri... Hep farkındaydım baba özlemimin. Çünkü hiç olmadı babam. Ne o vardı, ne ben istedim olmasını. Belki şu an olduğum 'ben' olmama yardımcı oldu. Ya da olsaydı, belki bambaşka biri olurdum. Belki daha iyi, belki daha kötü, bilinmez. Tek bildiğim, ben her gün baba özlemi çekmesem de, içimde bir yerlerdeki ben, hep bunu çekmiş sanırım. Birlikte olduğum erkekte baba olgunluğu, korumacılığı ve şefkati arıyorum. Bir yerlerden patlak veriyor ve ben yapamıyorum. Ya da onlar yapamıyorlar. Mesela yakın zamanda, 2 hafta içinde terk edildim. Her şey güzel sanıyordum. Ama hissedersin ya bir şeyler ters gidiyordur, bir his oturur öylece içine. Seni umursamıyordur. Anlıktır her şey. Sorduğunda, zaten o son konuşmasını, 'ay pardon' cümlesini hazırlamıştır. Oysa sen, uzun zamandır hiç hissetmediğin kadar hazırsındır bir ilişkiye. Tüm ilgini, saygını hatta ilerleyen zamanda her şeyini verebileceğini, tüm fedakarlıkları yapabileceğini düşünmüşsündür. Emin olmasan da, hazırsındır. O önceden 'ilişki istemiyorum, özgür olmak istiyorum, hazır değilim' tripleri, birden uçup gitmiştir. Heyecanlanmaya başlamışsındır ama aşk değildir bu. Sevme, sevilme isteği.

 

Gerçekten sevmesem de değer verdiğim, özlediğim 'birini' aylarca hayatımda tutmuştum. Asıl nedenini o karanlık gecede konuştuğum arkadaşımla sesli söylerken anladım. 'O kişi', bana hasta olduğumda ilacımı hatırlatır, her gün hava durumuna göre beni uyarır, ayağıma kışın havlu çoraplarımı giydirir, giymezsem kızardı. Anne, baba gibiydi. Evet önemliydi, hala öyle, ama sevgilim olamayacaktı. Sevgili olan da baba olamıyor zaten. O yüzden yalnızım. Terk edilmek koysa da, beni merak etmeyen, ilgilenmeyen erkeği ben n'apayım? Adam demem ki ona. Çocuktur o. Sahip çıkamıyorsa, koruyamıyorsa, daha zamanı var demektir. Hele de ne istediğini bilmeden bir kadının gururunu, duygularını kırıyorsa, ondan baba da sevgili de olmaz! En azından, bana...

 

Benim duygularımın çok şeye ihtiyacı var çünkü. Dile getirmediğim, söylemek isteyip de söyleyemediğim çok şey var. Herkese öyle. Ölüye, diriye, hepsine. Sanki hepsi boğazımda bir düğüm. "Mutlu olmak ne güzel" dediklerinde bile aslında ağlanacak şeye gülüyor oluyorum, hepsi bu... Benim olayım bu. İçimde hapsolmuş bir ben, ve ben asıl 'ben'i ortaya koyamıyorum. Sadece görebilen görüyor. Göremeyenin de gözüne sokacak halim yok, değil mi? Kendimi anlatmak zorunda kalmadığım, gardımı indirmek istemediğim için kendimi kötü hissetmiyorum. Çünkü o savunmasız yakalandığım zaman bir şeylerin üstesinden gelmek benim için çok daha zor oldu. Yaşadım. Tamamen şeffaf oldum. Yaralandım. Defalarca yaptım. Akıllanmadım. Yine yaparım ama sadece, buna değecek insanın olduğu düşünmüyorum. Düşündüğüm zamanda da yanılmıştım. Aklı fikri bacak arasında olan insanlara gardımı indirmenin doğru olduğunu düşünmüyorsunuz, değil mi? Zaten kimse beni gerçekten tanımak istemedi. Yüzeysel ve sığ... Söylediğim ve yaptığım şeylerin örtüşmemesi bu yüzden. Çünkü hissettiklerimle söylediklerim de bir olmaz. Sadece, yapamam işte... Asıl olanı hak edecek insan tanımıyorum her zaman. Tanışana da güven problemim var. Asıl olanı anlatsam da, güvendiğim için değil, sadece canım istediği için yapıyorum çoğunlukla. Her şeyi yapabileceğini düşünüyorum karşımdakinin. Bu da beni büyük yıkımlardan koruyor. Sadece artçılarla kurtuluyorum...

 

 

   - Gece (03.07.2014)

Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?

Mesajınız başarıyla iletildi!

OLASI TAKİPLER İÇİN

  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • c-youtube

© 2013 by İmlâcı (Orhan E. Özenç) Tüm hakları saklıdır.

bottom of page