Baldan Tatlı! (Gevshek'le gevşemek için)
Gevshek, başta Eksisozluk eserleri olmak üzere, inceleme ve irdelemeleriyle, buralarda saf tutmaktadır...
İSTANBUL EFSANELERİ - LALE SAVAŞÇILARI TAM ÇÖZÜM - 1
İstanbul Efsaneleri... Sadece ilk bölümü Lale Savaşçıları ile dünyamıza girebilmiş, bir girip bir daha çıkmamış efsane türk oyunudur. Bunun masa oyunu da varmış, yeni öğrendim, ama ben gözümü onun PC versiyonuyla 1996'da açtım. benim için herşeyiyle olağanüstüdür; yaklaşık 50 kez bitirmişliğim var (abartmıyorum) ve inadına her seferinde her yeri tekrar tekrar dolaşırım, izbe ve kuytu yerleri tekrar keşfederim. Yıllar sonra oynadığımda bile Otopark'tan 2 dakika içinde ezbere çıkabilecek kadar bilinçaltıma kazınmıştır bu oyun. Ara videolar, dönemin semtlerini anlattığı için izlenebilir, semtlerin bazıları ise asıl yerlerinden farklı noktalara konmuş haritada, fakat ne gam! Hiç de sıkıntı yaratmaz bunlar. Öncelikle 4 kişilik ekibimizi yaratmakta kullanabileceğimiz ırkları, ardından oyun boyunca sıtkımızı sıyıracak rakip ırkları, ardından semtleri, sonra silahları, sonra vecizeleri tek tek anlatacağım, sonra da ayrı bir incelemede en dip detayı keşfedilmiş vaziyette tam çözüm yazacağım, oysa işsiz falan da değilim; lakin bu, bu oyuna vefa borcumdur.
Öncelikle bilinmesi gereken, karşınızda tarihin en sıcak, en tanıdık, en samimi, en basit, en rahat ve de en güzel frp (fantastik kurgu) oyununun olduğudur. Ülkemizin en önemli alamet-i farikası olmaya namzettir. Her güzel şey gibi, o da bu ülkede cezasız kalmamıştır.
Efendim, bu oyunda da, klasik fantastik oyunlarda olduğu gibi silahlar kullanıyoruz, ama, kılıçartıbeş’i bir kenara koyarsak, çok daha bizden ve komik silahlar bunlar: misal, tebeşir, çatal, daş, şişe, zopa, tornavida, levye, kazma, lale, levrek, sapan, çötek yani çöp tenekesi kapağı, ve tüftüf gibi. Sonra, zırh yerine, fanila, yün yelek, oduncu göyneği, ekose ceket, megadeth tişörtü ve deryjacket giyiyoruz. Bunların enhanced yani geliştirilmiş halleri (tebeşir +2, fanila +1 falan gibi) bazı yerlerde mevcut, göz atmak lazım köşeye bucağa.
Asıl güzel ve bizden olan noktaya gelirsek, klasik frp’lerdeki spell, yani büyü, burada ‘vecize’, nam-ı diğer ‘küfür’ olarak çıkıyor önümüze, ve deyimler sizi kırıp geçiriyor (misal: lale, üzüm, anten, allah belanızı versin, gel babana, de get, şerefsizler, vb.). Oradaki mana/domain ise bizi burada damak/dağarcık şeklinde selamlıyor. Bunlar, saldırı ve savunma için; ister savaşta, ister hemen evvelinde bunları kuşanabiliyoruz (savaştan evvel, boost yapan yani bizim belli özelliklerimizi muvakkaten arttıran, coşturan cinsten olanları ve savunma vecizelerini dillendirebiliyoruz sadece).
İstanbul’un yarısını geziyoruz, olmaz tiplerle düşüp kalkıyoruz, at hırsızlarıyla aşık atıyoruz, felan falan, ama çok eğleniyoruz bea! Kamp yapıp şifa buluyoruz, ama acıkıyoruz ve doğruca Yimmekçi’ye koşuyoruz, silahçılardan silah kuşanıp, Beyazıt’taki Küfürbazlar ve Vecizeperverler derneği, Beşiktaş şarapçıları ve Mecidiyeköy varoşlarından küfür öğrenip, Gerekli Şeyler şubelerinden ise bilumum ilginç gıda ve içecek ile ihya oluyoruz. İncelemeye önce, ırklardan başlayalım. İlk sırada, ekibi yaratırken kullanabileceğimiz ırklar (öyle artırıp eksiltme usulüyle değil, zar atıp her seferinde yeni baştan değiştirmek suretiyle rastgele belirleniyor özellikleri, bu da oyunu zevkli hale getiriyor çünkü hiçbir karakteriniz bir diğerinin tıpatıp aynısı olamaz, tıpkı, insanlar gibi. Sürprizler diz boyu anlayacağınız) var:
IRKLAR:
İnsan: Klasik frp'lerdeki human ırkına tekabül eden, akarı kokarı olmayan, ön plana çıkan bir özelliği olmayan, ama herhangi mühim bir handikapı da olmayan, mühim bir avantajı da bulunmayan bir karakterdir. Çok komple bir cins sayılabilir, çok fazla şey beklememek lazım, ama en zayıf halkanız da olmaz katiyen. Hemen her tür silah, bu adamların favori silahı olabilir, geniş bir yelpaze var, ama o silahları en iyi kullananlar hiçbir zaman bu ırktan olmaz, söylemesi.
Öğrenci: Dayanıklılığı çok aşağılarda, fakat çevikliği ve vuruş olasılığı (yani ıska geçmeme ihtimali) üst düzeyde bir ırktır. Damakları çok derin değildir, vuruş güçleri de kral sayılmaz, vecize dayanıklılığı da ortalamanın altındadır (en azından çoğu ırka karşı). Takımın vur-kaç combo'cusu olarak ileri sürebilirsiniz, ama ana savaşçı olmak için biraz zayıf. Halfling'e karşılık gelen bu ırkın en baba silahı t-cetvel'dir, kısa zopa veya zopa da kullanabilirler genelde.
Öğretmen: Medar-ı iftihar ırkımız. Bence, olmazsa olmazımız. Hemen her bakımdan muazzamdır, ayakta kalan son adamımız olur, gücü ve dayanıklılığı ve dağarcığı had safhada denilebilir, çok çevik değildir ama zırhını/müdafaasını deşmek de kolay değildir. Gerçekte, barbarian ırkı ile kırmalanmış orc gibi görünür, lakin ayrıyeten, spellcasting’i yani küfürbazlığı da yüksektir. Bu karakterlerin tercih ettiği favori silah (preferred weapon), proficient olduğu yani yatkın olduğu silahlar arasından gelir muhakkak; onlar da tebeşir, kısa zopa, cetvel ve galvanometre gibi silahlardır. Hareket hakkı, bilhassa giyecekleri muhafaza eşyaları ve silahlar uyarınca az kalabilir, ama 'Koşun lan koşuun!' vecizesi başka neye yarayacaktır ki? Kodu mu oturturlar evelallah. Küfre de dayanıklıdırlar, akildirler.
Maganda: Bu ırkın aslen tekabül ettiği frp ırkını söylemek bana kolay gelmiyor, ama bu adamlar, cücelerle karışmış aasimar human gibiler; müdafaada zayıf, dayanıksız, ama saldırıda bir vurup pir vuran, ha bir de babalar gibi damağa sahip ahşap tabiatlı tiplerden ibaretler. Vecizeleri sağlam oturttukları gibi, küfre karşı aynı oranda da dayanıksızdırlar, çünkü batıl itikatları had safhadadır. Bu adamlar, kırık şişe, terlik, taş, fıstık, tornavida, ingiliz anahtarı, fransız anahtarı, çatal gibi az zarar veren ama seri vuruşlara müsait ve hızlı silahları tercih ederler genelde ve hantallıklarını böylece örtmeye çalışırlar. Ya da alırlar ellerine bir levye veya kazma ve her iki tarafı da bilinmeyen bir kadere doğru itelerler. Ekipte tercih edilesi bir karakter, ama muhakkak öğretmen veya lavukla dengeleyin ve tek bir adet seçin.
Lavuk: Anti-maganda olan entel ırkımız. Uzun incedirler, narin ve hassas, ancak çevik, keskin gözlü ve iyi isabetçidirler, attıklarını vurabilirler, iyi kullanırlar menzilli silahları (yani aynı elf). Şişe, yıldız tornavida, bilumum anahtar, lale gibi silahları, sapanı, daşı gönülden severler. Belli başlı küfürleri edecek kadar güzel damakları vardır ve zekâ had safhada olduğu için küfürlerden pek etkilenmezler. Bu oyunda level atlama diye bir müessese olmadığından, savaş tecrübesi ve genel tecrübe konusunda fark atıyor olmaları ve ekibin akıllısı olabilmeleri mühimdir. Yani sizi vecizesel savaşlarda yüzüstü bırakma ihtimalleri giderek azalır, azalarak biter.
Memur: Sâfi cüce ırkı desem değil, daha çok gnome bunlar bence, çünkü dayanıklılık hayvanlar gibi, ama vuruş gücü buna kıyasen zayıf. Tank olmaya değil belki ama darbeleri alacak kalkan karakter olup ön saflara sürülmeye namzettir. Ekibin Trabzon Vakfıkebir Ekmeği bunlardır kısacası. Levrek, mezura, terlik, zopa gibi gayet tuhaf aygıtları ustalıkla kullanabilir, veya levyeye geçiş yapabilirler. Damakları ortalama gelir, geliştirseniz de olumsuz bir fark şeklinde o kısırlık kendini belli eder - yani demem o ki, küfrü edecek damak vardır, ama o küfrü oturtturacak zekâları yoktur, ettikleri küfür işe yaramayabilir çoğu zaman. Ekipte ancak Öğretmen yoksa almanızı tavsiye ederim. Küfre o kadar da dayanaklı olamadıkları yerler gördüm.
İrospa: Karşınızda çok sık görmek istemeyeceğiniz ırklardan biri, ama sizin ellerinizde o kadar da ölümcül olmadığını görmek hayal kırıklığı yaratıyor. Ayaklı argo sözlüğü sahiden de; damakları ve küfrü oturtma ihtimalleri yüksek, vecizeye gayet dayanıklı (yüzsüz ve çirkef), çevik, atik ve kurnaz bir karakter ırkıdır; drow kadını diyebiliriz kendisi için. Sivri taş ve çötek diyorum, veya lale ile çötek diyorum, fiziksel dövüşten de sakının diyorum, bu karakter daha ziyade efsuni alanların kadını (Ha, erkek irospa yapılamıyor oluşu ayrıca enteresan).
Siliconian: Bunlar pek çok oyundaki half-elf ırkı gibi, çok iğreti ama bir o kadar da elzem bir kitle. Gereksiz bilumum konuda bilgi sahibi, gececi, soyutlanmış bir karakter, o yüzden deneyimi ve küfre dayanıklılığı az; buna karşın menzilli silahların piri üstadı tüftüf ve türevlerini favori silah belleyen ve de başka bir favori silahı olmayan tek ırk. Bu yüzden seçmek gerekebilir, bu oyunda Tüftüf + 4'ü akıllıca kullanmak önemlidir zira. Damakta, isabette (tüftüf hariç) veya yakın dövüşte çok şey beklemeyin, baba düşmanlara karşı uzun mesafe takılın, faydasını görün. Yok yahu, damakta fena değiller aslında. Ha bir de muhakkak bir yerden bulun buluşturun bir Megadeth tişörtü giydirin bunlara ki korumaları ve çeviklikleri aynı anda artsın.
RAKİP IRKLAR:
Hayvansılar:
Köpek: Mecidiyeköy'de (otoparkta, ilk rakip olarak) ve Ümraniye'de karşımıza çıkar. Ortalamanın altında güçtedir, Ümraniye'ye gelesiye dek zaten hayvani derecede gücünüz artacağı için size sıkıntı çıkaramazlar. 5. en güçlü hayvansıdır.
Yarasa: Fare ile beraber çıkarlar meydanlara genelde, çok sayıda çıkarlar, can acıtmazlar ama oyundan bayarsınız. Bilhassa Eminönü'nde Yeni Camii'de ve Topkapı Sarayı'nda, sonra da her tür lağım ve izbe yerde rastlarsınız onlara, yenmesi uzun sürer çünkü nicelik olarak fazladırlar. Yine de güçsüzdürler Allah'tan.
Fare: Yarasanın ekürisi. Ondan bir tık daha güçsüz denilebilir, ama kalan özellikleri aynı.
Balgam: Sırf Kadıköy'de karşınıza çıkıyorlar, en azından bir kez kapışıyorsunuz, fakat çok baş ağrıtmıyorlar. Yani, en fazla, bir afakan kadar.
Kuş: Geldik 4. en güçlü hayvansıya. Yeni Camii'de can sıkacaklar, Ortaköy'de kolay lokmalar, sonra da müteffik olarak Leş Kargaların archenemyleri, ezeli düşmanları namıyla katkı sağlıyorlar size. Deryjacket giyen kişi, onlara karşı ömür boyu bağışıktır, ama kalanı dikkat etsin, çünkü topluca geldiklerinde, o combo vuruşları sorun çıkartabilir.
Örümcek Böcüğü: En güçsüz hayvanımsı. Öldürmesi kolay, bahse değmez. Çok kalabalık gelmezler şükür ki.
Afakan: 3. en güçlü hayvanımsı. Neyin nesidir diye bakmayın öyle; adama afakanlar basar bazen, bunlar da o terimin vücut bulmuş halleri. Saçma sapan, suratlı ve sakallı solucanımsılar bunlar, 1-6 puan kadar yaşam puanları var, abeslik derecesinde fazla bir miktarda baş ağrıtabilirler. Aksi gibi menzillileri isabet ettirtmek de zor bunlara. Dikkatli olun.
Ayı: 2. en güçlü hayvanat(!). Harbiden çok dayanıklı ve yaşam puanı 30'a yakın olabiliyor. İyi de vuruyor terbiyesiz. Allah'tan fıstık atınca biraz uyuyakalıyor da, balayınız şenleniyor. Bir tek Ümraniye'de var; kendinize, seri saydırışlarınıza itimadınız yoksa yakınına gelmeyin.
Dev Örümcek: En güçlü, daha doğrusu en tehlikeli hayvanımsı. Tüm oyundaki en tehlikeli yaratık dense yeridir. 1-4 adet gelebilirler karşınıza, ne yaparsanız yapın yakın dövüşmeyin, yakınından da geçmeyin çünkü refleks vuruşları da ölümcül; bunlar dayanıklı ve dokunuşu zehirli haşaratlar, bunların vurmaları ile öldürmeleri bir olur, ölen karakterler kamp yapınca iyileşecek şekilde bayılmaz, harbi ölürler ve Havalı Mehtap'tan başkası canlandıramaz onları. Beyazıt'taki gizli geçitte ve her tür lağım ve kanalizasyonda pür dikkat kaçın bunlardan.
Belediye Dragonu: Hayvanımsı mı denir, ne denir bilmiyorum buna; gelgelelim, olağanın çok daha üzerinde, kelplerden bile kat kat güçlü, bir tek Şeyh Cehalet'in yanında ılımlı kalabilecek ve çok şükür ki, tek bir sefer karşılaştığımız bir yaratık bu. Saydırmayı, combo vuruşları falan denemeyin, aşırı derecede yüksek yaşam puanı var, dokunuşu aynen dev örümcek, menzillide de kolay değil işiniz, o yüzden en tatlısı, Şeyh Cehalet'te yapamayacağınızı yapıp, işinizi küfürle halletmek. Bu tipe karşı “de get - zıkkımın kökünü ye - sena öl!” üçlüsünden birini gömdürün hemen, ve yolunuza rahaatça devam edin. O da benzer küfürleri edebiliyor, şakası yok, bilesiniz.
İnsanımsılar:
Bu rezillere tam insan demek zor tabi.
Hırgız: En kalabalık tümeniyle Sarıyer'de kapıştığımız, ama Eminönü'nde de Beyazıt'ta da sağ olsun bizleri yalnız bırakmayabilen, Gubarak Necati’ye mürit, ortalama üzeri bir ırktır. Şişe, mezura, yün yelek gibi edevatlar taşırlar, size karşı damak kullanmazlar, ama tam ele geçirmelik tiplerdir, sizin ellerinizde can bulan o küfürler can da yakacaktır. Fazla oyalanmayın, etrafınızı sarmaya meraklıdırlar ve kolay lokma olmazlar o vakit.
Dadaş: Kadıköy'e hasredilmiş bir ırktır, Haşmet Maap'ın ordusu. Mımçaka ile dalarlar, Hırgızlar'dan daha dayanıksız ama daha kuvvetlidirler, damakları da benzeşir. Bu tiplerle oyunun erken safhalarında karşılaşıyoruz 3-4 kez, o yüzden maceralardan sakına sakına dürmek lazım defterlerini. İsterseniz ele geçirin, faydalı olabilirler.
Karafatma: Seyyar küfür makinası. Yakın dövüşte hiçbir kıymeti yok orası kesin; uzak dövüşte de beş para etmezler, ve fakat dehşet vecize fabrikasıdırlar ve küfürleri can yakıcı olabilir, bunlar ‘Gel babana’ falan bilen tipler. Güçsüz ve dayanıksız olduklarından bir koyuşta öldürebilirsiniz, küfür harcamaya ancak sizden çok uzaktalarsa değerler.
Çembersakal: Karafatma'nın yancısı değil, yâreni diyebiliriz. Bir nebze daha iyiler yakın dövüşte, ama karafatma kadar aktif ve etkili sayılmazlar size karşı küfrederken. Yine de, küfür kullanmaktan çekinmedikleri için, evvelden öldürün, rahat edin.
Fanatik: Sofu ırkın (bunlar + Çembersakal ve Karafatma) tek dilsiz müridi ve aslında en güçlüsüdür. Diğerlerinden doğan yakın dövüşçü boşluğunu, Fanatik doldurur. Daha güçlü, dayanıklı, dayağa doymayan, damağı olmayan bir ırktır. Yakından dalaşmayı severler ve hasar verme ihtimalleri yüksektir, o yüzden uzak mesafeden veya sağlam silahşörlerinizle halledin. Kuşlara karşı ilaveten kuvvetlidirler, söylemesi.
Leş kargası: Bir tek Eminönü Yeni Camii’de kapışıyorsunuz (ne camiiymiş arkadaş!) ve kuşlar ile birbirlerinin panzehiri olan bu ırktan pek dert çekmiyorsunuz. Damak yok; yakından pek ıskalamasalar da az zarar veriyorlar. İyi birer kum torbası olabilirler vesselam.
Lavuk: Bildiğimiz insana en yakın iki ırktan biri. Yandaşken, müttefikken iyi, rakipken de fazla sorun yaratmıyorlar; damakları var aslında ama katiyen size karşı kullanmazlar, yakın dövüşte de vasatlar. Kalabalık gelmeleri dışında çekinilecek birşeyleri yok. Kralları Goşist İdris yanınıza bunlardan verince, önce dağarcıklarından faydalanmaya bakın. Söz açılmışken, Beyoğlu bu entellerle dolup taşar.
Maganda: İnsana en yakın diğer ırk. Affedersiniz ama, bunlar tam yavşak; size karşı kaplan kesilirler, ama iş harbi dövüşmeye gelince tırsarlar, (Faytırlardan bile). Deli Ücazet hariç, Nihilist Haydar’ın bu yandaşları, size kazma ile girişmeye meraklı, aslında dağarcığı iyi olan ama bu özelliğini size karşı hemen hiç kullanmayan, darbeye dayanıksız ama dövüşmeyi de bilen tiplerdir. 'Gel babana' ile ele geçirmesi zevklidir. Ortaköy, Eminönü, Beyoğlu, Sarıyer (size armağanları var orada, gidin görün) falan bunlarla kaynar.
İrospa: Yukarıda anlatıldığı gibi aslında; düşmanken, karafatmalara benzerler. Çirkefin tillahıdırlar. Birkaç tanesi bir araya gelince küfür manyağı ederler sizi, dikkat edin, etkili oldukları tek alandır bu. Çok sık karşınıza çıkmazlar, ama siz yine de Mecidiyeköy ve Eminönü’nde gece vakti bunlara bakar olun.
İpna: Hakkında pek birşey bildiğim söylenemez; iki kez karşılaştım bunlarla, o da bir tek Fatih’te oldu; oradaki bir savaşta 'Lan hipinelaar’ı savurduktan sonra etrafta giderken rastladım bu ırka. O zamana dek deli gibi güçlendiğim için bir çırpıda öldürmüş bulundum, ama genel olarak İrospalar'a benzediklerini söyleyebilirim. Mavi elbise ve sarı saç dışında bir özelliklerine vakıf değilim.
Faytır: Sihir yaratıkları üçlemesi var Sarıyer’de, bu da onların tek tehlikeli olanı. Bu üçlemedekilere vecize sökmüyor, ama Faytır hariç hiçbiri de canınızı yakamaz; yani onlarla, olması gerektiği gibi, hikayenin Sarıyer ayağını bitirirken karşılaşırsanız. İyi vurabilirler, ama ölürler çabucak yaa...
Kılerik: Rezillik. Pek vuramazlar size, önemleri de olmaz o yüzden. Üçlemenin ikinci tipi.
Meycik Yuzır: Üçlemenin en berbadı, en gereksizi. Bahse bile değmez, deşin dökün bağırsaklarını etrafa.
Dellenmiş Öğrenci: En başta, Beyazıt'ta varlar. Sonra kimi olmadık yerlerden de (yapımcıların tabiriyle köprü altı, soba kenarı, merdiven yanı, kule dibi, yırtık don vs.) çıkabiliyorlar. Aslında Dellenmiş Öğretmenler ile kapışmak aslî görevleri, ama sizi görünce küsler barışıyor ve daha ulvi bir amaç için - size girişmek - canlar bir oluyor. Sistemin dellendirdiği bu garibanlarda damak yok, batıl inanç çok fazla, sadece yakın mesafeden vuruyorlar, çevikler ama çok dayanıksızlar. Vuruş güçleri fena değil. Cesaretleri o kadar düşük ki, birkaçını hızla indirirseniz, kalanı 'teslim, teslim!' diye feragat ediyorlar savaştan.
Dellenmiş Öğretmen: Öğrencilere kıyasen daha dayanıklı, daha güçlü ve sağlıklılar, ayrıca batıl inançları daha az ve zekaları daha fazla. Buna karşın çok çevik değiller, hızlı da değiller, damakları da yok - ama tabi küfre daha dayanıklılar. Bu eğitim müfredatından duydukları mutluluğu sizinle evvela Beyazıt'ta paylaşıyorlar; vuruş güçleri Öğrenciler'den daha az olsa da, uzun vadede onlardan daha çok sorun yaratıyorlar.
Varlıksılar:
En can sıkıcı ırklar... Ne kadar kudretlenseniz de, yine de başınızı ağrıtacaklar.
Yobaz Ograten: Bu oyuna özel olarak yaratılmış ve eşine benzerine başka yerde rast gelemeyeceğiniz bir ırktır yobazlar. Sofu üçlüsü bunların yanında melek kalır, bebek kalır. Felaket dayanıklıdırlar ve güçlüdürler, iyi vururlar, yaşam puanları yüksektir, Allah'tan çok çevik değillerdir ve bu Ograten olanlarının Allah'tan damakları yoktur. Ogratenler özetle bu yobazlar arasındaki en zayıf kanattır, ama yabana atmanız mümkün değildir. Lale isimli küfür, bizzat lalenin kendisi, levye ve bilumum hantal ama isabet kabiliyeti yüksek silahla girişin, mümkünse menzil dışından girişin. Şükür ki vecizeye karşı çok dayanıklı değildir. Beşiktaş başta olmak üzere pek çok yerdedirler, uyarayım.
Yobaz Beşamel: Aslen Eminönü ve Beyazıt’ı mesken belleyen bu kütüklerin, yine Ograten gibi, damağı yoktur, velakin Ograten’den hem daha güçlü, hem de fersahlarca fazla dayanıklıdır. Yaşam puanı (hit point) de ayyuka çıkmıştır. Ograten’den daha hantal olmasa, yenilir yutulur gibi de olmayacaktır. Kuşları bunlardan itinayla sakının. Siz kendinizi de uzak mesafeden saldırmaya alıştırın bunlara, evet yakın mesafe kadar etki etmez belki, ama canınızı riske atmamış olursunuz. Vecize dayanıklılığı az olsa da, bu, her savaşta onları yanınıza çekebileceğinize veya küfürle indirebileceğinize delalet değildir.
Yobaz Napoliten: Esasen, oyun boyunca en çok kapışacağınız ve toplamda, varlıklarından en çok dert yanacağınız yobaz kanadı, bu Napolitenler'dir. Çünkü adamlarda iyi damak var ve küfür hanesi az ve öz (lale + allah belanızı versin) küfürlerden müteşekkil. Yakın dövüşte de gayet etkililer, hatıyla ve sathıyla gayet sağlamlar. Vecizeye dayanıklılıkları ortalamanın üzerinde, ama ‘Gel babana’ ile yanınıza çekmeye çalışmaya değer her zaman. Tüm yobazlardaki kısıtlı hareket hakkı sorunsalı burada da etkin ve bizim baş yardımcımız; bunlar bir elde sadece bir kez vurabiliyorlar ve her ne kadar Ograten ve Beşamel kadar olmasalar da, yine de hantallar. Lale + İngiliz ve Fransız Anahtarı çok hoş duruyor bunların mezarında.
Yobaz Bolonez: Veryansın etmek zorunda kalacağınız, özellikle Fatih ve Eminönü gibi yerlerde ve hatta Üsküdar’da bile kapınıza dayanabilecek, yine de Napoliten ile Kelp’e kıyasen daha nadir karşılaşacağınız bir yobaz kanadıdır Bolonez. Genel anlamda, fiziksel olarak biraz daha güçlü ve dayanıklı, belki de bir parça daha çevik olması, daha az lider karizmasını barındırması haricinde, Napoliten’den pek farklı değildir. O yüzden fena bir beladır. Damağı da aynı Napoliten gibi, öz ve etkilidir. Tüm yobazlara ve kelplere karşı savaşmadan önce, karakterlerinizi ‘Ben anlamam’, ‘Koşun lan koşuun!’, ‘Dokunmayın şabanıma’ ve ‘Bir korsun bir de yer kor’ gibisinden (bu dördü, özellikle de ilk ikisi esas olmak üzere) vecizelerle donatmanız bir zaruretten de öte, hayati önem arz eder. ‘Bana mı dedin’ vecizesi Kelpler ve Yobazlar'a karşı elinizde fena patlayabilir, o yüzden ‘Ben anlamam’ kullanmanızı tavsiye ederim.
Kelp: Mutasyon geçirmiş yobaz ırkının en tehlikeli kanadı. Yakın mesafeden ‘Piştogli’ küfrünü de edinmiş bir Napoliten damağı + Bolonez’den de üst düzeyde bir dayanıklılık, güç, isabet oranı hayal edin, hantallığın dik alası ile harmanlayın.... Ve koşarak kaçın. Kelpleri vecizeyle ele geçirmek veya indirmek herkesin harcı değil; siz siz olun, farkınızı, ekstra hareket hakları ve menzilli silahlar ve de koruyucu vecizeleriniz ile gösterin. Belki o vakit, hayat kolaylaşır. Ümraniye’deki test, Üsküdar ve elbette Fatih, bunlarla dolu. Özellikle Ümraniye testlerinde, hiç kamp yapamadan arka arkaya iki kez kapışıyoruz bunlarla, kalabalık oluyorlar, yorgun oluyoruz, ve çok sıkıntı yaratıyorlar. Eğer vuruşlarını oturtabilirler ise, sizi Havalı Mehtap’a bile muhtaç edebilirler (biz buna, güç-damak kalmak derdik en samimi arkadaşımla; normal bir baygınlık ile ölümün arasındaki fark, savaş sonrasında karakterin resminin altında güç ve damak ibarelerinde bir sayı yazıp yazmamasıyla anlaşılır, bilmem anlatabildim mi). Her tür yobaz için topluca etki eden küfürlere eğilmeniz tavsiye edilir.
Sub ve Fınal boss’lar, Yani Ara ve Ana Bölüm Sonu Düşmanları:
Barut Hüsam: Bir defalığa mahsus dövüşeceğimiz sub-bossların ilki. Beşiktaş mahzenlerinde yiyoruz bu amcayı, o vakitler çok kudretli olmadığımız için, özellikle ‘Uyu da büyü hırbo’ oturtma potansiyeli ve yanındaki iki üç fanatik sebebiyle sizi zorlayabilir. Uzaktan dalın, vecizeyle uğraşmayın; ya da yakınına gelin, vuruş gücü fazla değil, ıskalama ihtimali de yüksek.
Haşmet Maap: Bu da kullan-at sub-bossların ikincisi. Kendini Kadıköy'ün Efendisi sanan, ama karşısında biz kımıl zararlılarını görünce bocalayan bir külhanbeyi, dadaşların da reisi. Damağı iyi, özellikle, eğer Deli Ücazet’i yanınıza alıp savaşa girmişseniz, başta o olmak üzere tüm ekibinizin üzerinde ‘Gel babana’ denemeye pek meraklı. Yakından da, çok isabetli olmamakla beraber, iyi vurur. Üzerinde küfür deneyin, ama her şeyi de damağınızdan beklemeyin. Saydırın vesselam.
Kıl Sıtkı: Sub-bosslar bakımından ve hikaye açısından en mühim şerefsiz, kesinlikle bu adam. Topkapı Sarayı’nın çatılarında bu herifle kapışabiliyoruz, hain olduğunu da orada öğrenmekteyiz, adam kırık şişe + 2 kullanıyor, çok kuvvetli değil ama çevik ve hızlı, damağı da fena halde ‘Gel babana’ kokuyor. Küfürle işini bir çırpıda bitirin, hem kısa sürsün vardiya, hem de damağınız gelişsin (malum, damak, kullanıldıkça şenleniyor bu oyunda, çünkü savaş tecrübenizi arttırıyor).
Lale Savaşçıları: Bu adamlar harbi enteresan. Hem müttefik, hem düşman olacaklar size. Aslında, Mecidiyeköy'de Barbi’nin ölümünü müteakiben kapıştığınız öbeklerin tamamını yenebildiyseniz, yani kaşındıysanız ve başardıysanız, çok kuvvetli bir ekiple yola devam ediyorsunuz demektir. Özetle, sıfır damak, her elde tek vuruş ve az hareket hakkı, kodu mu oturtma, yüksek isabet oranı, aşırı surette dayanıklılık, had safhada yaşam puanı, ha bir de, vecizeden inanılmaz etkilenen bir yapıları var. Fiziksel güçle, hele bunlar kalabalıkken, karakteriniz ‘Koşun lan koşuun’ vs.leri kuşanmış da olsa, bunları kolay kolay indiremezsiniz. O yüzden, Fatih savaşlarında müttefikiniz olarak yobazlara karşı çooook işe yarıyorlar. Vecize ile indirin, ‘Lale’ deyin bunlara, ve özenle ‘Gel babana’ deneyin üzerlerinde. Yoksa, haliniz harap.
Şeyh Cehalet: Oyunun amacı, Fatih’te bu adamı devirmek. Kısaca özetlemek gerekirse: Belediye Dragonu Celal + küfüre neredeyse tam bağışıklık (‘Ben anlamam’ ile doğmuş) + Kelp görünüşlü (ama cübbesi siyah) ve kelpler kadar saldırgan (hem fiziksel hem damaksal), aşmış bir final boss. Ha, bir de, bu adama karşı ‘Dokunmayın şabanıma’ ve ‘Bi korsun bi de yer kor’ işlemiyor, ama o adam ‘Dokunmayın şabanıma’yı size karşı gayet güzel kullanıyor. O zaman n’apıyoruuz: menzilli ile dalıyoruuuz (tüftüf + 4 sağolsun)! Vecizeleriniz sadece müdafaada (‘Ben anlamam’ gibilerinden) işe yarar, hücumda kullanamazsınız, ‘Bana mı dedin’ diye küskü yedirtir size. Bir vakitler bir manyağın bu adama ‘Gel babana’ oturttuğunu beyan etmişti oyunun yapımcıları, ama ben henüz beceremedim, saygı duyuyorum kendisine.
Irklar kabaca böyle. Toplu halde gelecek sofu üçlüsünden sakına sakına ilerlerken, bakalım ne silahlar kullanabileceğiz:
Lale: Bununla başlamayı seçtim, çünkü oyunun tartışmasız en özgün silahı, lale. Bildiğimiz lale, her nasılsa sağlam zarar veren, hafif, hızlı, tek elle kullanılabilen, kısacası ideal, ama feci aşmış da olmayan bir silah haline gelmiş bu oyunda. Yobaz ırkına ve Lale Savaşçısı şövalyelere karşı başta olmak üzere, hemen her ırk üzerinde etkisi sabittir ve kesindir. Bulun ve alın, ucuz sayılır.
Zopa: Bildiğimiz ince uzun sopa. Iki elle tutulur, biraz hantaldır ve seri vuruşa elverişsizdir, ama sağlam vurur oturtunca. Kuşlara ve dayaklıklara karşı ilaveten etkilidir. Tesiri artırmak için hafif ama etkili bir giysiyle beraber tercih edin. Ucuzdur ve bulunması nispeten kolaydır.
Kısa Zopa: Odunumsu kısa bir sopadır, kalındır, hızlı sayılır, tek elle kullanılır ve zopa gibi bu da kodu mu oturtur, ayrıca gelişmiş hallerine rastlarsınız oyunun içinde. Lale yoksa, hele bir de tercih edilmiş silahıysa karakterinizin, yaşadınız. Magandalara karşı ayrıca etkilidir bu.
Levrek: Oyunun en acayip silahı. Hantal, çift elle kullanılan, kodu mu oturtan, bilhassa memurların elinde ölümcül olan ama pahalı ve zor bulunan bir silahtır (evet, silahtır, yenmez). Isabet edince tuhaf bir tatmin verir adama, onun dışında, preferred weapon değilse, pek tercih etmem ben. Bununla combolar yapılmaz ki anacım...
Sivri Daş: İlk silahımız, çok ucuz, nadiren bulunan, kapasitesi belli, ama seri, hafif, hızlı ve tek elle kullanıldığı için combo’ya çok çok müsait, İrospa gibi mütehassısların ellerinde bizi abad edebilecek bir silah. Öte yandan, çok daha tercih edilesi silahlar var, ama mecbursanız, veya preferred weapon (tercih edilen silah) ise, köpekler başta olmak üzere her tür hayvanata karşı gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.
Tornavida: Tam bir Maganda silahı. Hızlı, atik, az ama öz vuran (yani az hasar veren, ama isabet oranı iyice) bir silah. Temini kolay, ucuz, güzel. Tek el gerektirdiği için yanına ikinci bir silah veya çötek de almaya müsait. Magandalara ve hantal yaratıklara karşı iyidir, ama hızlı düşmanlara karşı o kadar da etkili değildir.
Yıldız Tornavida: Magandalar bir şey icat edebilmişken, Lavuklar hiç durur mu! Onlar da bunu geliştirmişler. Haşaratlara karşı efsane etkilidir, onun dışında tornavida ile benzeşir. Bu ikisini aynı adamın kullanması güzel olur aslında, nasılsa ikisi de tek el gerektiriyor (unutmayın, adamınızın esas eli, sağ eldir, biliyorum, bir nevi ırkçılık; ama şu daha beter: hikaye, dört kadın karakterli ekipler tarafından bitirilemiyor, çünkü bir noktada geneleve girmemiz icap ediyor ve bunu sadece erkek bir eleman yapabiliyor!).
İngiliz Anahtarı: Yobazlara ve Hırsızlara karşı ayrıca etkili, tornavida benzeri, birazcık daha ağır ve hantal, ama hasar gücü daha yüksek bir edevattır bu. Pahalı sayılır, ama tek elle kullanıldığı için, kıymete değerdir.
Fransız Anahtarı: Güzelce uydurulmuş bir silah. Ingiliz anahtarı gibidir, ama yobazlara ve çembersakallara ve de karafatmalara karşı daha iyidir. Yine tek elle kullanılır, pahalıdır, İngiliz versiyonuyla bir arada kullanılınca hoş olabilir, çünkü farklı kitlelere hitap ederler.
Levye: Tek elle kullanılan en efsane silahlardan biridir. Hantaldır, ama çok pis oturtur ve ıskalamaya elverişli oluşu sizin için genelde bir sorun değildir. Yakın dövüşte destan yazacak karakterinize verilebilir, seri vuruşlarda diğer tek elli silahlara nazaran daha etkisiz kalması doğaldır, ama yobazlara, yani çeviklikten bihaber ırklara, bir de tabi çembersakallara karşı birebirdir. Ortalama bir pahadadır ve iyi hasar verir.
Kazma: Ultimate weapon, yani en üstün silah diyebiliriz, yani, usta ellerdeyse (preferred weapon için tek ümidimiz Magandalar). Hantaldır, iki elle kullanılır, bir turda en fazla iki kez vuruşa müsaade eder, ama ‘Koşun lan koşuun’lu ellerde, 10 ve üzeri hasar verecek şekilde 3-4 vuruş yapabilirsiniz. Umarım, şanslısınızdır da Magandanız bunu tercih eder. Ha, pahalıdır, ama değer.
Cetvel: Tek elli silahlar arasında çok saygın bir yere sahiptir, gelişmiş versiyonları mevcuttur ve Öğretmenler'ce sevilir, Öğrenciler'ce korkulur. Seri vuruşlara elverişli, hasar gücü ortanın üzerinde, hafif, hızlı ve güzeldir, ucuzdur da. Gerçi, Öğretmen'e ne versen yakışır da, bununla tebeşir bir başka canım...
T-cetvel: Öğrenciler'in yegane umudu, cetvele karşı Öğretmenler için geliştirebildikleri tek silah. Hantal, ağır, çift elli kullanılıyor, ama usta ellerde, hem ağır hasar veriyor, hem de zor ıskalıyor, tıpkı kazma gibi. Gelişmiş versiyonu var, basitini alsak da kendisi birazcık pahalı.
Şişe: İlginç bir silah. Genelde Lavuklar, Memurlar veya Magandalar'ca tercih edilir, tek ellidir, çok etkili olduğu söylenemez çünkü isabet oranı düşüktür ama hasarı fena değildir. Ucuzdur, ve fakat zor bulunur. Preferred weapon değilse, gereksiz bence.
Kırık Şişe: Şişenin kırılmış hali (aman ne kadar aydınlatıcı oldu). Şişenin bizzat kendisinden çok daha etkilidir bence, çünkü gelişmiş halleri de bulunur bunun, ve tek elle, hızlı, isabetli, iyi hasar veren yapıdadır. Magandalar'ca çok sevilir, usta ellerde bayındıra çevirir karakteri. Ucuz ve kolay bulunur, kuşanın gitsin!
Mezura: Hırsızlara karşı etkili olan, hızlı, hafif, başka da bir numarası olmayan, ha bir de ucuz ve kolay bulunan bir silahtır. Kırbaçmış veya kementmiş gibi düşünün.
Terlik: En eski silahımız belki de. Mahalle kavgalarının vazgeçilmezi olan Terlik’in gelişmiş versiyonları bulunur oyunda, sıkça bulunan bir silahtır, hayvanatlara karşı etkilidir, tek elle, hızlıca ve hafifçe kullanılır, abartı hasar vermese de, iyidir. Ucuzudur da. Sadece, tabiatına tezaten, fırlatılamaz oluşu gariptir...
Baçemak: Bahçe makası. Bunu bulmak her kula nasip değildir; etkileri kazmaya benzer, çift ellidir, hantaldır, isabet ettirmesi bence zordur. İyi dövüşçülerde güzel durur, ama kalanları için gereksiz ve boşuna bir silahtır.
Galvanometre: Oyunun en tanımlanamaz silahı. Öğretmenlerce tercih edilir, ne işe yaradığı veya nasıl hasar verdiği bir muammadır. Çift elli, fazla yavaş ve hantal, orta derecede hasar veren, benip pek tasvip etmediğim, isabet oranı ortalama, gelişmiş halleri de bulunan, pahalı, bulması kolay bir silahtır kısaca.
Çatal: Örümceklere ve haşaratlara karşı birebir olan, minik ve hızlı, ya da iri ve çevik yaratıklara karşı da etkili, isabeti kuvvetli, hasarı düşük, hafif, seri, tek elle kullanılabilen bir silahtır. Ana silah olmak için zayıftır, magandalar tercih edebilir, ama ağırlık yapmayacağı için envanterde bir adet tutabilir ve haşerelerle savaşırken kullandırtabilirsiniz. Ucuzdur fakat kolay bulunduğu söylenemez. (evet, neticede her silah koleksiyonu her seferinde her silahçıda rastgele belirleniyor, ama bazıları daha sık çıkıyor karşımıza muhakkak.)
Kılıçartıbeş: Kılıç +5'tir aslı, ama böyle yazılmış oyunda. Topkapı Sarayı mahzenlerinde buluyoruz kendisini; bundan sadece bir adet var, yakın dövüşe yarıyor, çift elle kullanılıyor, yavaş, hantal, ağır ama isabet oranı çok yüksek ve en ağır hasarı bu silah veriyor (10-18). Az sayıda vuruş hakkı var, ama öz vuruyor. Ha bir ilginçlik, oyunda sadece +5 halinin olması, normal bir kılıç bulunmuyor oyunda.
Buraya kadarkiler, sadece yakın mesafeden kullanılabilen silahlardı. Şimdi gelelim, hem yakından hem de uzaktan kullanabileceklerimize (bunların her biri, iki elle kullanılır):
Daş: Fıstıkla beraber, menzilli silahların en zayıfıdır. Preferred weapon olabilir, gelişmişi sanırım yoktu bunun; ilginçtir, ister uzaktan, ister yakından kullanalım fark etmez, hiçbir menzilli silahta cephane sıkıntısı yoktur, çünkü oyunda cephane unsuru yoktur. Yani elinizde sayısız taş vardır. Bu silah hemen herkese karşı etkilidir, ama bir düzeye kadar. Çok şey beklemek hatadır. Ucuzdur, zor bulunur, hantaldır ve arka arkaya vuruş yapması kolay değildir. Ha, isabet, ayrı bir olaydır zaten. Taşı yakından kullanmak daha avantajlı olabilir.
Tebeşir: Menzilliler arasında, Tüftüf’ün arkasından, en baba silahtır. Menzili çok geniş olmamakla beraber, isabet oranı düşük de olsa, iyi hasar verir, comboya epey müsaittir ve menzilden kullanmak, yakından kullanmaktan iyidir. Gelişmiş halleri mevcuttur, kolay bulunur, ortalama pahadadır, hele bir de preferred weapon ise yani uzman silahıysa kişinin, Tüftüf +4 hariç en etkili ‘menzilli silah’tır. Bulun, alın, kullanın, yapın canım işte birşeyler...
Tüftüf: Siliconian’ın ekipte olmasının tek sebebi. Silikon baba bize bunun +4’ünü veriyor, Goşist İdris de +1’ini veriyor, ne de hoş oluyor. Menzili uzun, uzman ellerde ölümcül, ama yakın dövüşte çok kötü. Seri olduğu için, ‘Koşun lan koşuun!’ da varken, 8-15 arası hasar verebileceğiniz 4 isabetli atışınız olur kafadan. Ha, Siliconian yokken ekipte, bu silah kolay silah değildir - başka ırkça kullanılamaz. Adamlar resmen ekibe siliconian koydurmak için bu silahı yaratmışlar. Hızlıdır, hafiftir, bildiğimiz kağıdın tüftüf yapılıp atılması şeklinde çalışır. Bulması çok kolay olmasa da, ortalama pahada da olsa, iyidir iyi.
Sapan: Kuşların kara sevdası. Resmen ölüm makinası bu silah kuşlar için. Menzili epey sağlam, hasar derecesi düşük ve hantal bir silah, ama isabet oranını yüksek tutan usta ellerde, iyidir. Ucuzdur çünkü.
Fıstık: Ne gerek var buna bilemiyoruz, ama Siliconian tarafından kullanılmasa iyi olur. Onlar, fıstığın ayılar üzerinde yaratacağı etkinin aynısına maruz kalıp belli bir süre oyunun dışında kalabilirler savaşın göbeğindeyken. Bunun dışında zayıf bir silahtır, bir numarası yoktur.
Çötek: Oyunda, Kalkan namına var olan tek silah. Gelişmiş versiyonları vardır, Fatih’te +2’si de vardır, temel koruma puanı 1’dir, tek elle kullanılır, hiç silah yokken elde, tek başına kullanılamaz. Ucuzdur, iyidir, biraz ağırlık yapar ama, olsun o kadar.
Fanila: Gelelim giyislere. Koruyucu giysilerin en hafifi, hızlısı, ama en zayıfı (haliyle). Gerçi, gelişmiş versiyonu var, ama bulunca, eğer hantalsanız veya ağır bir silah kullanıyorsanız veyahut da Magandaysanız, alın, kullanın. 1 koruma puanı sağlar ham hali.
Yün Yelek: 2 koruma puanı sağlar, çok sık bulunur, hafiftir, ama çok koruyucu olmadığı da kesindir. Ucuzdur da. Gelişmiş hali de mevcuttur oyunda.
Megadeth Tişörtü: Siliconian’a özgü bir kaftan – yok yok tişört. 2 koruma puanına ek olarak, eğer giyen kişi Siliconian ise, bir tutam kurtulma puanı ve çeviklik de katar karaktere. Pahalıdır ve zor bulunur, aman dikkat.
Oduncu Göyneği: 3 koruma puanı sağlar, sık bulunur, orta ağırlıktadır, ucuzdur, gelişmiş hali vardır. Evet böyledir.
Ekose Ceket: 4 koruma puanı, nadiren bulunma özelliği, Oduncu Göyneği'nden daha ağır olması, oyunda sadece ham halinin bulunması gibi nitelikleri barındırır. Pahalıdır da.
Deryjacket: 5 koruma puanı var, en baba zırhımız, ama aşırı hantal ve ağır. Çok daha pahalı olması cabası. Zor bulunur ve gelişmiş hali yoktur. Her savaşta günah keçisi olacak kadar isabet alan, dayanıksız kişiler için tercih edilebilir. Karar sizin.
Gerekli Şeyler Mamülleri: Çok pahalı olmaları bir yana, bir iki tanesi inanılmaz mühimdir ve cana can katarlar.
Öncelikle, kısaca bir tanım silsilesi yapalım:
Yüzsüzlük: Vecizelere karşı bağışıklık miktarı
Cesaret: Savaşta sapıtmama ve moral düşmemesi için gereken olgu
Güç: Bildiğimiz güç ve yaşam puanını bir arada temsil eder
Damak: Dağarcığın kaldırabileceği küfür miktarını belirtir
Zeka: Öngörü ve kestirebilme kabiliyeti, yani saldırı ve savunmada rakipten üstün çıkabilme oranı. Fakat asıl, damağın yüceliğini ve etkinliğini belirler.
Çeviklik: Malum, rakip darbelerden sıyrılmaya yarar.
Dayanıklılık: Savunmamıza can katar.
(Bu açıklamaların ayrıntılı ve kapsamlı hali için yazının sonuna bakın)
O yüzden, bu booster, yani gaza getirici, bayındır edici mamüllerden bence en mühim olanlarını sıralıyor, kalanlar için resmi kılavuza yönlendiriyorum:
1) Padişah Macunu: Güç arttırır 3er 3er. Her karaktere tattırın, ama pahalıdır, keseye düşmandır.
2) Dondurma: Kelime haznemize çok sağlam katkı yapar. Ucuz değildir ama servet de gerekmez edinmek için.
3) Leblebi Tozu: Vecizelerin hakkını verebilmek için zekayı arttırır.
4) Hıyar: Vecizlere karşı bağışık olabilmek adına, her karaktere lazım olan yüzsüzlüğü sunar.
5) Zeytinyağı: Kalabalık veya iyi oturtan düşmanlara karşı can simidimiz, imdat frenimiz olabilir. Yakın dövüşçülere o yüzden çok gereklidir. Çevikliği arttırır.
6) Pul Biber: Pek şart değildir ama, dayanıklılığı arttırır.
7) Bira: Cesaret verir, bunu içip sevdiğiniz kıza açılmaya gidebilirsiniz rahatça.
Cikletler bence gereksiz.
Vecizeler:
Bu konuda resmi kılavuz gayet kapsamlı ve güzel. O yüzden belli başlı gözde küfürlerimi sunmakla yetineceğim:
“anten”: ‘Lale’ küfrü yokken, iyidir. Zayıflatır rakibi, güzeldir; confusion gibi debuff (zayıflatma) büyüsüdür, kafa karıştırtır.
“kelle”: Rakibi hıyara çevirmek için birebir. Afallatıyor, 'feeblemind' büyüsü gibi yapıyor, hoş.
“sen bir ceviz ağacısın”: “Power word stun” veya “hold person” gibi, rakibi felç eder ve rakip bir vuruşta gebermeye yüz tutar.
“uyu da büyü, hırbo!”: “Power word sleep” misali, uyutur rakibi, rakip uyanamaz, ve bir vuruşta ölür hale gelir.
“lale”: Oyundaki en kral küfür. Akarı yok, kokarı yok, ne yapacağı hep belli, onu da güzel güzel yapıyor. Hasar küfrüdür bu, “magic missile” falan gibi.
“sus, ağzına biber sürerim!”: “Mute” veya “power word silence” gibi, tek bir kişiye yönelik bu küfür, savaş bitene dek maktülün damağını siler atar.
“gel babana”: “Charm person” ve “dominate person” karışımıdır, oturtursanız, rakibi sizin saflarınıza katar. Candır!
“aslan gibisin maşallah”: Saldırınızı biraz daha güçlendirecek bir küfür, o yüzden düşmana değil, dosta yöneltin.
“allah nazardan saklasın”: Kurtulma payınızı (hem silah hem vecizeden) artırır. Güzeldir yani.
“önüm arkam sağım solum sobe”: Dört bir yanınız düşmanla sarılmışsa, ama hepsi tam dibinizdeyse yani, bu küfürle aynı anda hepsine zarar verebilirsiniz.
“allah belanızı versin”: Topluluğa yönelik ve geçici “sen bir ceviz ağacısın” diyelim biz bu küfre. Oturtması zordur ama etkili olduğu su götürmez.
“dokunmayın şabanıma”: Yakın mesafeden gelmiş bir darbeden aldığınız hasarı, aynı şekilde muhataba iade etmenize yarayan bir küfür. Evvelden söylenmesi gerekir ve bunu dostunuza söyleyeceksiniz, o da bu zırhı kuşanacak.
“takıl yaa boşver”: Takım arkadaşınızı, maruz kaldığı her türlü vecizenin kalıcı etkisinden (işte, 'uyu da büyü hırbo', 'anten' falan gibi) tamamen kurtarmanızı sağladığı için mühimdir. “dispell magic”tir yani.
“allah sizi bildiği gibi yapsın”: Dost düşman tanımasa da, etkili bir küfürdür. Tehlikelidir, çeşitli etkileri bir arada yaratır ve birbirine yakın duran kitleye yöneliktir. Bu etkiler arasında “gel babana” da olabildiği için, seçebilirsiniz, ama aman diyeyim siz menzilde olmayın. “Color spray” diyebiliriz bunun muadili olarak.
“piştogli”: Rakibin dibinden söylenince anlam ifade eden, direk hasar büyüsüdür.
“bi korsun bi de yer kor!”: Bunu söylediğiniz karakter, bundan böyle isabetli her vuruşunda, yol açtığı her hasara binaen bir bu kadar hasarı da yerden verecektir, yani yer de koyacaktır o maktüle. Hasarı ikiye katlarsınız yani.
“böh!”: “Horror”a benzer, ama bunda, maktül kaçamaz (mağdur değil, maktül sayılır çünkü o), zımbalanır mıhlanır kalır yerinde ve ilk vuruşta ölesi tutar gayrı.
“ben anlamam!”: Bu olmadan, oyun çooook zor biter. “immune to magic” gibidir, yani karakter bunu kendi kendine söyler ve o raddeden sonra kendisine söylenecek hiçbir vecizeyi duymaz, anlamaz ve onlardan etkilenmez. Şahanedir yani.
“zıkkımın kökünü ye”: “Power word kill”lerin en zayıfı, ama daha bundan bile kurtulan olmadı. Doğrudan, tek seferde ‘öldürür’. Evet, bayıltmaz, öldürür.
“koşun lan koşuun!”: “Mass haste” bu. Yani, söylenince, tüm ekip, kat be kat hareket ve saldırı hakkına kavuşur bir tur/el içinde ve her el için. Kamp yapınca etkisi gider tabi. Bunu da almak şaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaarrrttt!!!
“lan hipinelaar”: Çok acayip bir “cloudkill” büyüsüdür, adamların babasının avradıyla hoşbeş eder, menzilde yer almayın, ağır hasar verir. Ha, bunu yedikten sonra, sanırım ‘teslim teslim’ diye savaştan kaçanlarda ipna ırkına dönme durumu olabilir, emin değilim ama fena işkilleniyorum.
“şerefsizler!”: İpnalık etkisi olmaksızın, mass damage yaratan yani toplu katliama müsait, küfreden ile muhatabın arasındaki çizgisel doğrultuda veya o çizgiye yakın duran ve menzildeki dostu-düşmanı haşat edecek en ağır hasar küfrüdür.
“de get!”: “Power word kill” veya “disintegrate” gibin bir şey. Etkisi aynı zıkkımın kökünü ye gibidir. Güçlüdür.
“sena dur!”: Tam bir “power word stun”. Hepsi bu. Tek kişiyi etkiliyor tabi, o da, küfrün muhatabı olan bahtsız kişi.
“sena öl!”: “Power word kill”lerin en babası. Acımasızdır, ama tek muhatabı bağlar.
“susun laan!”: Aynı anda “mass silence”, yani savaş alanındaki dost-düşman herkesin damağını sıfırlayan bir vecize. Şeyh Cehalet’i etkilediği söylenemez.
Yukarıda bahsi geçen şu tabloya gelince:
Vuruş Gücü (Kuvvet): Karakter tanımınızdaki vuruş gücü, aslında sivil hayatta ne kadar güçlü olduğumuz hakkında atıp tutarken gıyabında konuştuğumuz konudur. Vurdu mu oturtma, silahıyla bir olma, taşı sıkıp suyunu çıkarma falan hep bu özellikle alakalıdır. İsabet eden her vuruş, rakipte tatlı zararlar doğurur; tabi eğer, vuruş gücünüz yüksekse. Buna Strength’in bu oyundaki karşılığı diyebiliriz.
Güç (Dayanıklılık-Metanet): Fiziksel olarak ne kadar darbeden sonra İllallah diyeceğinizi burası belirliyor. Ekranda ‘Güç’ yazdığına bakmayın, bu aslında sizin yaşam puanınız (life point/hit point), yani esasen Constitution denilen özelliğiniz. Dolayısıyla, bir savaşta bir karakter, ama vecizeden ama kaba kuvvetten, bir saldırıya maruz kalırsa, en fazla bu özelliğindeki rakam kadar hasara dayanabilir. Fazlası onu bayıltır, savaşa devam edemez; gücü eksi 6’ya düşecek kadar ağır dayak yemişse, ölür. Ölümden dönmek için: (bkz. Havalı Mehtap).
Dayanıklılık: “Geze gezee yoruulduumm ben...” dememek için, bu özellik yüksek olmalı. Hani benim gibi ne kadar gezip yürüse de bıkmayan, yorulmayan uyuz tiplere denk gelirsiniz ya bazen, bilin ki, bu adamların ayakta durabilmekteki kerameti, işte bu özelliklerindeki yüksek puandır (sır verip çam devirdik iyi mi..); buna da FRP’de Durability denir (şaka gibi, ama gerçek).
Zekâ: Bir küfrü söyleyebiliyor olmak yetmez; dostun-düşmanın bu vecizeden ne ölçüde etkileneceği, sizin lafınızın ne kadar etkili olacağı, damağınızın ne derece hızlı artacağı ve rakibin ettiği küfre ne denli mantıklı yaklaşacağınız (buna batıl inanç ve yüzsüzlük de müdahil oluyor), bu etkene bağlı. Kısacası, Wisdom’ın bir yarısı.
Deneyim/İstanbulluluk: Wilderness Lore ve experience’ın karışımı aslında. Nerede ne vakit ne yapacağını, hangi yaratık karşısında nasıl davranılması gerektiğini bilen, etrafta gezmekten yılmayan, korkmayan, üzerine düşmanı çekecek hareketlerde bulunmayan, kaşınmayan, türlü tuhaf varlık ve durum karşısında afallamayan, metanetini koruyan karakter, tam bir İstanbullu’dur. Yani savaşlarda moraliniz (şans ve batıl inanç ve dayanıklılık ve zekaya katkı), isabet kabiliyetiniz; savaş dışında ise, attığınız her adımda karşınıza rastgele bir düşman çıkmasını engelleyecek tarzdaki öngörünüz, bu özelliğe bağlı.
Batıl İnanç: İşte bu, sizin kara bahtınız. Rakibin edeceği her tür vecizeden ne miktarda bozum olacağınızı belirleyen iki etkenden en mühimi. Bu özellik yüksekken, adam size ‘Lale!’ dese, tevellütten beridir bir lale olduğunuza inanabiliyorsunuz, alacağınız ağır hasar da cabası. Basiret bağlar yani.
Yüzsüzlük: Bunu kendine yediremeyene, İstanbul’da ekmek yok. Her tür küfre karşı hiçbir alınganlık göstermeden, sırtınız dik, alnınız açık, yüzünüz pek (!) kalmanız, ne derece yüzsüz olduğunuzla doğrudan alakalı. Tıpkı, batıl inanç gibi. Yani siz siz olun, millet meclisi mensuplarını bile kıskandıracak yüzsüzlükte olmayan bir karakter yaratmayın. Maazallah hasar verici vecizelerden yılarsınız sonra.. Eğrisi doğrusu, Wisdom’ın diğer yarısı, budur.
Cüsse (boy/kilo): Tuhaf gelmesin, ne denli iri olursanız, o derece sığarsınız ele avuca, yani fiziksel saldırıların her çeşidi için çok daha cazip ve gerçekçi bir hedef haline gelirsiniz.
Kurtulma Puanı: Saving throw olarak bilinen ve her şartta değişen özellikleri bulunan, hesaba katılması zor bir etken. Pek çok bilimsel çarenin yetersiz kaldığı yerde, size olmadık mutluluklar/hüzünler yaşatacak talihtir diyebiliriz kendisi için.
Çeviklik: Fiziksel saldırıları atlatmak adına en güzide özelliğimiz. Hem yakın mesafe vuruşların hışmından hem de menzilli silahların şerrinden korunmak için, darbeleri çevikliğimizle savuşturuyoruz. Düşmanın da hevesi kursağında kalıyor. Ayrıca, düşmanın yakınından geçip giderkenki refleks saldırılarından da yine bizi çeviklik koruyor. Buna FRP lügatında Dexterity deniyor. Ayrıca, yakın mesafeli veya menzilli silahlardaki keskin nişancılığımız da, ilginçtir ki, yine bu özellik sayesinde belirleniyor (kısaca, elimizin ayarı). Buna, o silahın, karakterin uzman silahı veya en azından yatkın (proficient) olduğu bir silah türü olup olmaması da etki ediyor.
Damak-Dağarcık: (Mana-Domain) Demem o ki, küfür dağarcığınızın toplamdaki derinliğini ifade eder bu özellik. Küfrettikçe artar, zekayla da artar, sair yardımcı edevatla da artar (Bkz. Gerekli Şeyler). Sanırım iyi kötü Intelligence’a tekabül ediyor.
İnanç: Will denilen özellik. Bunu diğer hanelerden ayırıp tanımlamak kolay değil, ama batıl inançtan farkı, sizin kutsalınızı ifade ediyor olmasıdır. En iğrenç ve bel altı hadiselerde bile, maksadınızdan şaşmadan, olduğunuz gibi, el değmemiş bir gonca şeklinde kalmanızı sağlıyor. Bu da en başta, yediğimiz moral bozucu vecizeler üzerinde etkisini gösteriyor. Will throw denilen olayın aynısı; yani diyelim ki adam bize ‘Kelle!’ diye bağırdı, biz eğer müminin önde gideni isek, moralimiz bozulmaz, yemeyiz bu oyunları. Fakat kimi zaman da yapacağımız bazı papikçilik, tırnakçılık, topukçuluk, arakçılık nevisinden hareketlere mani olabilir, yobazlaşabilir, bazı küfürleri falan hiç düzgün söylemeyebilir, arkadan saldırmayabilir o mümin kişi. İradenizle, kararlılığınızla sınanacaksınız elbet. İtinayla yaklaşın bu özelliğe.
Cesaret: Rage ve Courage, yani Öfke/Gaza gelme ve Cesaret, işte bu hanede buluşuyor. Fiziksel saldırıda arka arkaya seri ve isabetli vuruşlar yaptıracak, karakterinizin yüksek moralini her tür rezillik ve korku karşısında muhafaza edecek, onu havaya sokacak özellik, budur. Adamınız düşmana vuracakken gaza gelir, gavura vurur gibi vurur. Ha, savunmasını bir parça düşürebilir bu durum, çünkü tek bir yere odaklanıp saldırırken, önünü arkasını koruması pek de kolay olmaz. Ama, moral bozucu, kafa karıştırıcı vecizelere, veya düşmanın ‘teslim teslim!’ dedirttirecek kadar sağlam ve seri vuruşlarına, takım arkadaşlarının baygın düşüşüne falan hep bu özellik sayesinde katlanabiliyoruz. Oyunda dikkat edin; savaşırken biz ne kadar etkili ve çabuk öldürürsek rakibimizi, savaşın içerisinde geride kalan rakiplerin de cesareti o derece kırılır ve ‘teslim, teslim!’ bayrağı çekip, zaferi bize sunarlar.
Karizma/Etkileyicilik: Charisma diye bilinen, karakterin bilhassa vecizesel alanda ne denli kapasitesi olacağını belirleyen etmendir. Zeka vardır mesela bir adamda, ama bunu doğru şekilde kullanamıyorsa, pek de hızlı ilerleyemez damak özelliği. Düşman size saldırırken, eğer etkileyiciliğiniz had safhadaysa, iki kere düşünür, dokuz kere yanılır. İşte bunlar, savaşın, kağıt üzerine hiç yansımayan, kaderin bir parçası gibi nar tanecik etkenleridir.
Bu hanelere rastgele gelecek puanlar eğer 50’nin altında ise, rezilliği gösterir kırmızı kırmızı. 50-100 arası vasattır, 100-150 arası olağandır, 150 civarı ise, olması gereken kadar mavidir; 200 ve üzeri ise, düşman çatlatır, masmavi hasetlere sebebiyet verir, sizi de ihya eder. Unutmayın ki, her hane, elbet bir şekilde gelişmeye ve değişmeye müsaittir – karizma, inanç, batıl inanç ve cüsse hariç.
Eveet, giriş kısmı böyle. Bundan sonra, oyunun adım adım oynanışının anlatımı var sırada. Onun için de en müsait bir hafta sonunda uğraşacağım.
Arz ederim, saygı duyarım...
- Gevshek (25.02.2014)
İLETİŞİM İÇİN:
Yazarın diğer eserleri:
Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?