Çarlİ'de Mehtaplı Geceler (Harİcen Emeklİ'nİn belleğİnden)
Tekaüt maaşını beklerken boş durmamak İçİn, İlİm ve İrşad denİzİnde kaptanı olduğu o uçsuz bucaksız bİlgİ teknesİnden, bİzlere İrfan dağıtıyor Harİcen Emeklİ. aradığınız tİtİz ve profesyonel bakış açısı, kendİsİnİn göbek İsmİdİr...
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN BAZI MESLEK KURALLARI HAKKINDA DEĞERLENDİRME
Avukatlık meslek kuralları olarak da adlandırılabilecek olan “Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları” 26.01.1971 tarihli TBB bülteninde yayımlanmış olup, avukatların meleklerini icra ederken uyacakları ilkelerden oluşmaktadır. Avukatların, meslek kurallarına uyma yükümlülüğü Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi ile hükme bağlanmıştır. Söz konusu kuralların büyük kısmı önemini korumakla birlikte bazıları da güncelliğini ve uygulanırlığını yitirmiştir. Hazırladığım raporda bunlardan bazılarına değinilecektir.
Meslek Kuralları'nın “Türk avukatları baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin bağımsızlığı gereğine inanmışlar ve bu konuda kendilerine gerek kişi, gerek kuruluş olarak düşen görevleri başarma kanısına varmışlardır” şeklindeki birinci maddesi yargı bağımsızlığının, yargının temel unsurlarından biri olan avukatlık mesleğindeki görünümüne ilişkindir. Savunma hakkının tam anlamıyla ve bütün gereklilikleriyle yerine getirilmesi gibi kutsal bir görev icra eden avukatların, başta siyasi odaklardan kaynaklananlar olmak üzere her türlü baskı ve etkilerden uzak tutulmaları için barolarla Türkiye Barolar Birliği’nin bağımsızlığının sağlanması hayati önem arz etmektedir. Söz konusu meslek kuruluşlarının değişik etkiler altında kalması, kaçınılmaz olarak savunma hakkının kullanılmasını zedeleyerek toplumda adaletin sağlanamamasına ve adalet kurumlarına güvenin sarsılmasına yol açar. Söz konusu sakıncaların önlenmesi amacıyla avukatlara, mesleki bağımsızlıklarını koruma görevi verilmiştir ki bu görev, meslek kurallarında yer almasaydı bile avukatlık mesleğinin niteliklerinden kaynaklanan bir yükümlülük olarak varlığını sürdürdü.
Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddeleri esasında aynı amacı gütmektedir; bu amaç avukatlık mesleğinin kamu nezdindeki saygınlığının ve güvenilirliğinin korunmasıdır. İki madde arasındaki fark, ilkinin mesleki çalışmalarla ilgili olması, ikincinin ise kişisel tutum ve davranışlarla alakalı bulunmasıdır. Daha açık olmak gerekirse, 3. madde uyarınca avukat mesleğini hukuka, ahlaka, adaba uygun olarak, doğru ve dürüst şekilde yerine getirmelidir. Bu yükümlülüğün doğrudan bir yansıması olarak Avukatlık Kanunu’nun Disiplin İşlem ve Cezaları ile ilgili kısmı ile sahtecilik, güveni kötüye kullanma, zimmet, rüşvet, irtikâp gibi suçlardan kesin hükümle mahkûm olmanın avukatlığa engel durum olarak kabul edilmesi örnek gösterilebilir. 3. maddede vurgulanan avukatın işini tam bir sadakatle yürütmesi yükümlülüğünün de esas olarak iki ödevi içerdiği söylenebilir. Yani, avukat mesleğini icra ederken hem hukuka hem de müvekkilinin menfaatlerine sadık olacaktır; mesela karşı taraftan menfaat sağlamak suretiyle müvekkili aleyhinde işlem ve davranışlardan kaçınacaktır.
Kişisel tutum ve davranışlarla ilgili olan 4. maddenin kapsamı geniştir, hayatın olağan akışına göre birçok davranış avukatlık meslek onurunu zedeleyecek nitelikte olabilir. İçki veya uyuşturucu madde bağımlılığı, zina, kumar düşkünlüğü bu bağlamda ilk akla gelenlerdendir. Ayrıca, bazı faaliyetlerin avukatlık mesleğiyle beraber icrası meslek onurunu zedeler ki bu husus, Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlıkla Birleşmeyen İşler” başlıklı 11. maddesinde hükme bağlanmıştır.
Avukatın yazarken ve konuşurken düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklaması gerekliliği ve avukatın hukukla, yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınması ödevi 5. maddede yer almaktadır. Avukatın görüşlerini net bir biçimde, tereddüde yer vermeyecek şekilde dile getirmesi uyuşmazlığın süratle ve gereği gibi çözülmesine hizmet edeceği kuşkusuzdur. Hukuka ve yasalarla ilgisiz açıklamaların çoğunun davaların uzatılmasına yönelik oldukları söylenebilir.
6. maddede avukatın iddia ve savunmanın hukuki yönü ile ilgili olması ve taraflar arasındaki düşmanlığın dışında kalması gerektiği vurgulanmıştır. Avukat her ne kadar müvekkili olan tarafla bütünleşmiş gibi görünse de esasen bir yargı görevlisidir ve çalışmaları da sadece hukuk alanıyla sınırlı kalmalıdır. Avukatın taraflar arasındaki uyuşmazlıktan kaynaklanan düşmanlıkta rol alması meslek onurunu zedeleyeceği gibi mesleğini kaybetme ile sonuçlanabilecek olaylara karışmansa da yol açabilir.
7. maddede avukatın salt ün kazanmak amacına yönelik her türlü davranıştan kaçınması gereği yer almakta ve bu davranışlara örmekler verilmektedir. Bu bağlamda avukatın yalnız yer değişikliğinde reklâm niteliğindeki ilandan kaçınmasına yer verilmiştir, buna örnek olarak yer değişikliği haberinin gazetelerde renkli, büyük boy ilanda verilmesi gösterilebilir. Avukatın başlıklı kâğıtlarının, kartvizitlerinin, büro levhalarının reklâm niteliğinde olmaması hususu da 7. maddede düzenlenmiştir. Kartvizite resim bastırılması, totem şeklinde büyük ve gösterişli panolardan faydalanılması reklâm niteliğindeki aşırılıklardandır. Telefon rehberlerindeki ilanlarla ilgili olan c bendi günümüzde geçerliliğini yitirmiştir çünkü rehberler artık basılmamaktadır. Maddede yer alan başka bir husus da avukatların, eğer varsa ortak bürolarının reklâm aracı olmamasına ve hukuk bürosu olma niteliğini yitirmemesine dikkat etmeleridir. Ortak büroların bir ticaret şirketi merkezi ya da tacir yazıhanesi olmadığı açıktır, buralarda sadece hukuki faaliyetler yürütülmeli, aşırı reklâmdan kaçınılmalıdır.
13. maddeye göre avukat, bürosunun görevin vakarına uygun biçimde tutulmasına çaba gösterir. Anılan madde, büronun dekorasyonunda aşırılıklara kaçılmaması, hayatın olağan akışına göre asgari bir kalitenin gözetilmesi, aydınlatma, temizlik gibi hizmetlerin yeterli biçimde, mesleğin itibarını zedelemeyecek biçimde yerinde getirilmesi gibi hususları kapsamaktadır.
17. madde, avukatlara hâkim ve savcılarla hizmetin özelliklerinden gelen ölçüler çerçevesinde davranma yükümlülüğü getirmekte ve ilişkilerde karşılıklı saygının esas olduğu belirtilmektedir. Avukatlar ile hâkim ve savcılar arasında bir rekabet değil, esasen işbirliği mevcuttur ki ortak amaç adaletin yerine gelmesidir. Avukatlarla hâkim ve savcılar arasında herhangi bir ast-üst ilişkisi yoktur. Maddede yer alan “hizmetin özelliklerine göre” ibaresinden söz konusu anlamlar çıkarılabilir. Ayrıca avukatların hâkim ve savcılarla ilişkilerini saygı çerçevesinde yürütmesi meslek onurunun korunmasının da bir gereğidir.
28. madde, bir başka baro bölgesinde ilk kez bir davaya giden avukatın o yer baro başkanına nezaket ziyaretine gitmesi hakkındadır. Anılan maddenin günümüzde uygulanması pek mümkün olmayabilir. Şöyle ki, iş yoğunluğundan ve zaman darlığından dolayı avukat ziyareti gerçekleştiremeyebilir veya baro başkanının uygun zamanı bulunmayabilir. Günümüzde avukat sayısı fazla olduğundan ve buna bağlı olarak da başka bir baro bölgesinde ilk defa davaya giren avukat sayısı da çok olabileceğinden ilgili yerdeki baro başkanının onları kabulü zorluk arz edebilir.
37. maddede düzenlenmiş olan avukatın sır saklama yükümlülüğü de önemli bir meslek kuralıdır. Avukat, işinin gereği olarak müvekkilinden bazı sırlarını öğrenebilir. Anılan sırlar ticari sır olabileceği gibi özel hayat ile de ilgili olabilir ki aile hukukuna ilişkin davalarda bu duruma özellikle rastlanabilir. Avukatın kendisine tevdi edilen sırrı ifşa etmesi, hukuken ve ahlaken kabul edilebilir bir davranış olmamasının yanında mesleğin onurunu ve güvenilirliğini olumsuz etkileyen bir durum teşkil eder. Ayrıca avukatın cezai ve hukuki sorumluluğuna da yol açabilir.
Sonuç olarak, TBB Meslek Kurallarının avukatlık mesleğinin icrası bakımından önemi tartışılmazdır ancak bazı kuralların uygulanabilirliği günümüzde zordur. Anılan kuralların zamanla yapılacak değişikliklerle kaldırılması veya uygulanabilir hale getirilmesi beklenmektedir.
- Haricen Emekli (25.02.2014)
Yazarın diğer eserleri:
İLETİŞİM İÇİN:
Birileri, 'paylaşmak' mı dedi demin?