Rönesans TED Ankara Kolejliler 2014-15 Sezonu İncelemesi
- thegevshek
- Nov 8, 2014
- 7 min read
RÖNESANS TED ANKARA KOLEJLİLER
Muhammed Mustafa Baygül - Kaan Sarıaslan - Önder Külçebaş - Berent Kavaklıoğlu - Polat Kaya - Marques Green - Predrag Samardjiski - Ayberk Olmaz - Abdul Wahab A (Alade) Aminu - Vanja Plisnic - Clay Tucker - Matthew Gatens şeklinde bir ekiple geliniyor yeni sezona. Rotasyon dar mı? Fena halde dar. Oyuncu kalitesi veya sistem, takımı bu sene ligde tutmaya yeter mi? Kolay değil. Zira zaman geçtikte bütün yük Aminu ve Tucker'ın omuzlarında kalacak. Geçen sene ligde kalmayı başaran ekipten geriye sadece Berent Kavaklıoğlu, Muhammed, Vanja Plisnic ve Clay Tucker'ı kadroda tutmayı başardılar; en dinamik pozisyonu domine etmekle görevli olan Tucker ve pivottaki güvence Plisnic bu sene 35 yaşına basacaklar, Berent ise 28 yaşına gelmesine karşın ligin ortalama oyun kurucularından biri olmaktan ileri gidebilmiş değil. Genç Berkay ise geçen sene başlattığı çıkışı bu sene Banvit'te sürdürmek için takımdan ayrıldı, tıpkı Caner Erdeniz ve Golubovic gibi. Yerlerine gelen isimlerse, Aminu hariç, oyunu tek yönlü oynayan ve tek tipte (eski usul birebirlerle) oynayan oyuncular. Böylesi isimlerle kurulu bir kadroya sistem oturtmak kolay olmasa gerek; gelgelelim, takımda, maçı kazanmak için gerekli şeyleri yapabilecek nokta atışı isimler de bulunmakta. Yani, bütün iş, koç Ercüment Sunter'in oyun planında kimi ön plana çıkartacağına bağlanmış durumda. İlk iş ise, guard ve forvetteki kısır rotasyonun açıklarını, uzunların bolluğu ve çeşitliliği ile telafi edecek bir sistem yaratabilmek olacaktır.
Oyun kurucu pozisyonu, Makedonya vatandaşlığı da bulunan 1,65'lik Marques Green'e emanet. Daha önce Fenerbahçe Ülker ile TBL, Cedevita Zagreb ile Euroleague, Sassari ile Eurocup ve yine Sassari ve Olimpia Milano ile İtalya ligi tecrübeleri yaşamış olan Green, her ne kadar vizyonu ve saha görüşü kısıtlı olsa da, ve büyük takım oyuncusu olamasa da, sayıdan evvel asisti düşünen ve faydalı oynayan yapısı ile takımın direksiyonunu teslim etmek için doğru bir isim. Kısa ve uzun rotasyonları arasında böylesi bir dengesizlik olan bir takımı yönetmek kolay bir iş olmayacaktır, fakat Green, bu iş için gerekli sabra ve pas sezgilerine sahip. Onun ortalamaları maç başına genellikle 8 sayı 6 asist civarındadır, fakat bu sene sayı ortalamasının 5-6 civarına düşmesi ve asistlerde maç başına 9-10 asist seviyesini görmesi hiç de şaşırtıcı olmaz. Green'in savunmada, özellikle de birebir savunmada kalburüstü bir isim olduğunu da göz önüne alırsak, 32 yaşına gireceği sezonda takımın tek kulvarda mücadele edecek olması da onun oyununu rahatlatacaktır ve hem hücuma hem de savunmaya gereken emeği ve dikkati göstermesine yardımcı olacaktır. Hızı, çabukluğu ve şut kabiliyeti ile fark yaratan ele avuca sığmaz Green'e dair tek sorun, hücumda kolay top kayıplarına imza atabilme alışkanlığı. Bu kadroda ve bu sistemde birebir hücum etme huyundan yavaş yavaş vazgeçeceği için, top kayıplarını engellemek adına takım arkadaşlarını mümkününce iyi tanıması gerekiyor. Green kenardayken, Berent ve gençlerden Muhammed ile Kaan bu mevkide sorumluluk alacak. Belirtmek gerekir ki, saydığımız bu üç isim de, sorumluluk verilmeden oynatılacaktır, bu da, yerlilerin katkısı ve gelişimi için menfi bir nokta. Galatasaray altyapısından gelen Muhammed işin hücum yönünü, Berent ise savunma ve asist yönünü gereken miktarda halledebilecek türde ve kalitede oyuncular. 17 yaşındaki Kaan'a dair bir şeyler söylemek için henüz erken. Dolayısıyla rotasyonda Green - Muhammed - Berent üçlüsü (bu sırayla) dakika alacaklardır desek, yanılmış olmayız. Berent eğer şu yaşında bir şut tehdidi veya en azından ceza şutörü de olabilirse, işte o vakit takım kıpırdanır ve play-off potasına bile girebilir.
Şutör guardlara geçelim. Clay Tucker ve Matthew Gatens, birbirleriyle çok benzeşen, aynı tipte oyuncular. Tucker, bir gömlek daha üstün ve lige çok daha alışık olduğu için ilk beş başlayacaktır, fakat kemale eren yaşı sebebiyle Gatens da benchten gelerek bir Jason Terry - Sinan Güler etkisi gösterecektir. Dakikaların çok dengesiz dağılacağını sanmıyoruz. Geçen sene bu takımı Eurocup'ta da sırtlamış olan Tucker'ın doğru yerde doğru işi yapma huyu günden güne palazlanıyor; maç başına en azından 4 ribaunt ve 4 asistlik bir katkı da üretebilen Tucker, bu kadar sorumluluk alan bir oyuncuya nazaran çok daha az top kaybı yapmasıyla da övgüye şayan bir isim. Beklenmedik anlarda el üstünden iki ve üç sayılık şutlar çıkartabilen Tucker, işin savunma yönünde ise sadece yardım savunması varken veya kendisi yardıma giderken başarılı ve etkili olan bir oyuncu. Kariyerinde Khimik ve Murcia deneyimleri de bulunan Gatens ise, zorunda kalmadıkça şut atmayan, attığında ise çok yüksek yüzdeyle (%60'a yakın iki sayılık ve %40 civarında üç sayılık isabet oranı) isabet bulan, hızı ve atletizminden ziyade fundamentali ile ağırlığını koyan bir oyuncu olması dışında, Tucker'ın genç versiyonu sayılır. Bench için paha biçilmez bir iktisap olduğu ortada. Gelgelelim, savunmada neler yapacağı her maç ayrı bir muamma haline geliyor. Atletizm handikapı yüzünden 3 numaraya da monte edilmesi halinde sıkıntı yaratabilecek olan Gatens için en güzel rol, benchten gelen sürpriz skorer rolü kesinlikle. Gerektiğinde bu pozisyonda Muhammed veya Kaan'ın da oynatılması mümkün. Dolayısıyla, takımın skor bakımından bel bağlayacağı pozisyon şutör guard mevki iken, savunmada aynı direnci bu mevkiden beklemek zor.
Kısa forvet pozisyonu, takımın en çok sıkıntı yaşayacağı, en kısır alan. Polat Kaya, buradaki tek kesin tercih. Artık 28 yaşına gelen Polat'ın sahada hiçbir sorumluluk verilmeden ruh gibi gezip dolaşmasına şahit olabiliriz, çünkü Ercüment Hoca'nın bu sisteminde Polat kesinlikle istatistik kağıdına yansıyacak şeyler yapmayacak. Her şeyden biraz biraz yapan Polat eğer hücuma küstürülürse (ki lig için iyi düzeyde bir hücum silahıdır aslında), işler kötü giderken seri yakalamak adına onu değil, Gatens'ı burada (tüm dezavantajlarına rağmen) tercih etmek durumunda kalacaklar, çünkü Polat, oynadıkça değil, sorumluluk alarak oynadıkça açılan bir oyuncu. Halen daha istenilen düzeyde bir savunmacı olduğu söylenemez, fakat şu an için savunmada ondan daha iyi bir alternatifi de yok bu takımın. Ezcümle, takımın en zayıf halkası, kısa forvet pozisyonu ve takımdaki oyun anlayışı da bu açığı kapatacak bir tarza sahip değil. Karşı takımın sayı makineleri için her maç bayram havası esebilir bu yüzden.
Uzun forvet ve pivot rotasyonu ise, 3 numaradaki kısırlığa nazire yaparcasına bolluk içerisinde. Dört numarada, aslen hepsi pivot olan Plisnic, Önder Külçebaş ve U-18 takımı ile bu yaz kendini gösteren, Asım Pars potansiyelli Ayberk Olmaz yer alıyor. Bu isimlerin her birisi, yeri geldiğinde 5 numaraya da kaydırılabilecek oyuncular, fakat diğer 4 ve 5 numaralarla birbirlerini ne denli tamamladıkları bir tartışma konusu. Bir defa Önder ve Plisnic bir arada olamayacak kadar yumuşak ve yavaş oyuncular. Plisnic sırtı dönük hücumda aranan adamdır, ribauntlarda ise sadece alması gereken ve önüne düşen ribauntları toplar, bundan başka da tek olumlu meziyeti, ayaklarına kıyasen çok daha çabuk olan elleri sayesinde refleksleri ile çaldığı toplar veya koyduğu bloklardır. Önder'in ise azmi dillere destandır, fakat hücumu ve fundamentali de bir o kadar sorunludur. Ayak çabukluğundan muzdarip bu iki oyuncunun savunma bilgileri ve sertlikleri de istenilen düzeyin altındadır. Dolayısıyla, bu isimlerden verim almanın tek yolu, iyi bir oyun kurgusu yaratmaktan geçiyor. Şahsen ben, bol bol Ayberk'e süre verilmesi taraftarıyım - zira Ayberk, geç yaşta basketbola başlamasına karşın sürekli kendini geliştiren ve savunmada da gerek zekası gerekse enerjisiyle çok olumlu işler yapan bir oyuncu. Tecrübe eksikliğinin dışında takımdaki diğer uzun forvetlerden aşağı kalır tek yanı, hücumu. Onu geliştirmek de, koçun ellerinde. Bu isimlerin handikapları sebebiyle, aslen pivot olan fakat senelerdir çok yönlülüğü ile sayısız maçta Karşıyaka ve Banvit'e hayat vermişliği bulunan 'takım oyuncusu' Aminu'nun 4 numaraya kaydırılması ve Samardjiski ile yan yana oynatılması bile gündeme gelecektir. 2,10'luk Aminu, atletizmi ve yüzü dönük hızlı oyunu da becerebilmesi sayesinde, savunmada blok tehdidi ve atletizmi sayesinde çabukluk abidesi olmasını da hesaba katarak, 4 numarayı adam edecek oyuncu olabilir. Aminu'nun zor anlarda sorumluluk alabilen ve yapacağı katkıları rakip savunmaya sezdirmeden, o cüssede bile bir hayalet gibi dolaşarak sessiz ve derinden yapabilme özelliği artık herkesçe biliniyor. Pick & roll ve transition oyunlarında artık marka düzeye gelen Aminu, hareketliliğiyle pota altını ve boyalı alanı karıştıran ve hep olumlu oynayan yapısıyla, bu sene bu takımın en büyük kazancı olmuş durumda. Aminu kadar kendi eksikliklerinin ve avantajlarının farkında olan ve buna göre taktikler üreterek oynayan bir oyuncu az bulunur. Birebir savunmada çabukluğunu ve kendinden güçlü oyuncuları önden savunmaya çalışarak da zekasını kullanıyor, ribauntlarda atletizmini ve box-out yeteneğini sonuna kadar kullanarak çok etkili oluyor, rakiplere blokları ile mesaj verip psikolojik üstünlüğü eline geçiriyor, yardım savunmalarında ise oyun bilgisini konuşturuyor. Takım hücumunda da, takım savunmasında da, bu sene bu ekibin bel kemiği Aminu olacak. Şut ve sırtı dönük hücum eksikliğini pota altında yüzü dönük post oyunuyla, hook shot'larıyla, pasörlüğüyle ve serbest atışlardaki becerisiyle kapatmaya devam ederse, 4 numarada da sırıtmaz. Bencil olmaması ve sadece gerektiğinde potaya yönelmesi sayesinde, herkes kazanacaktır.
Buradaki son oyuncu, 2,15'lik Samardjiski. Daha önce Olin Edirne ve Mersin formaları altında seyrettiğimiz ve en başarılı yıllarını Olin ve Lietuvos Rytas takımlarıyla yaşayan Makedon dev, topu elinde istemeyen ve her iki pota altını da kaplayıp karartarak takım arkadaşlarına alan açan klasik usulde bir pivot. Birebir hücumuyla değil, birebir ve takım savunmasıyla takdir toplayan Samardjiski, savunmada çok fazla faul almasının haricinde çok etkili ve faydalı olan bir oyuncu. Aminu ile yan yana oynadığı zaman her ikisinin de verimi artacaktır, zira uzun rotasyonunda birbirini tamamlayabilen sadece iki oyuncu var, onlar da Samardjiski ile Aminu. Sabit ve çakılı oyunu ile boyalı alanda gövde gösterisi yapan Samardjiski, ribauntlarda ve bu ribauntlar üzerinden hücumu tamamlamakta usta bir isim. Ayrıca, boş arkadaşını görmekte ve savunmayı üzerine çekerek pota altındaki diğer oyunculara yumuşak ve doğru paslar vermekte de usta. Onun yerini Ayberk veya Önder'in aldığı dakikalarda takım çok sırıtmaz, fakat Plisnic ile değişirse, Aminu'nun verimi kadar pota altı savunmasındaki sertlik de düşecektir, zira Aminu sertlik eksiğini atletizmi ile kapatırken, Plisnic'in böyle bir telafi çözümü yok. Neticede, pota altında Aminu - Ayberk - Plisnic'i 4 numarada, Önder ve Samardjiski'yi de 5 numarada bol bol seyredeceğimizi düşünüyoruz.
Takımdaki en önemli eksik, 2 ve 3 numaralardaki rotasyon darlığı ve savunmacı eksikliği. Ayrıca, sistemin ve oyun yapısının tam olarak oturduğunu iddia edemeyiz. Green, Aminu ve Tucker gibi oyuncular yüksek tempoda daha verimli olurlar, buna karşın Samardjiski, Plisnic, Berent, Önder ve Gatens da sete sette ve düşük tempoda daha etkililer. Kadronun çok uyumlu olduğu iddia edilemez, evet, ama asıl sorun, bunca farklı karakterdeki oyuncudan nasıl bir arada oynayan bir ekip yaratılacağı ve nasıl hepsinden azami faydanın alınacağı. 3 numaraya pansuman tedbir değil de, söz gelimi BJK'lı Holland misali kalıcı bir çözüm bulunamazsa, takımın ligin son sıralarının hemen bir basamak üstünde, düşme tehlikesi içinde sezonu geçireceğini öngörebiliriz. Yok, Berent ve Polat başta olmak üzere tüm yerlilere sorumluluk ve süre verilir, bir de üzerine iyi bir 3 numara bulunursa, o vakit play-off'ları zorlayabilirler. Benim en büyük temennim, Ayberk'in süre bulması ve sorumluluk almasıdır. Aminu ve Samardjiski ile birlikte oynayacak olmanın tüm avantajlarını da kullanmasını dilerim.
Tahmini ilk beş: Green - Tucker - Polat - Aminu - Önder.
İdeal beş: Green - Tucker - Polat - Aminu - Samardjiski.
(8 Kasım 2011)
Комментарии