Royal Halı Gaziantep 2014-15 Sezonu İncelemesi
- thegevshek
- Nov 4, 2014
- 8 min read
ROYAL HALI GAZİANTEP
Erden Eryüz - Altan Erol - Suat Cem Usal - Tomislav Ruzic - Gökhan Şirin - Tufan Önen - Can Onur Öğüt - Olivier Stevic - Domen Lorbek - Jawad Williams - Earl Calloway - Paul Harris - Courdon Higgins - Andreas Glyniadakis şeklinde bir ekiple geliniyor yeni sezona. Takım, geçen sezonki hüviyetinden bir hayli uzaklaşmış durumda, bunun başlıca sebepleri de Royal Halı ile yapılan sponsorluk görüşmelerinin bir ara tıkanma noktasına varması ve koç Zdovc'un Slovenya milli takımından geç dönerek kadronun takım haline gelişini geciktirmesi. Ayrıca takımda geçen seneki kadrodan Barış Ermiş, Serkan Erdoğan, Dejan Borovnjak, J.R. Bremer ve Isiah Swann gibi çok temel parçaların ayrıldığını da belirtelim. Tüm bu nedenlerden ötürü, bu sene, tempolu basketbol sistemi ve mücadeleci kimliğiyle dev rakiplere taş çıkartan fakat henüz takım oyunu oturmamış ve bambaşka bir Royal Halı Gaziantep seyredebiliriz.
Zaten halihazırda dar sayılabilecek rotasyonun bir de sezon başında sakatlıklarla çalkalanması, takımın asıl gücünü ve oyun yapısını sahaya yansıtmasına engel oluyor elbette. Sakatlıkların boyutu artık rotasyonu 7 kişiye düşürme noktasına varınca, kadroya NBA patentli Glyniadakis monte edildi. Bu hamle kritikti ve gerekliydi, zira sezonun ilk iki maçında şampiyonluğun iki favorisini (Efes ve FB Ülker) arka arkaya mağlup etme başarısını gösteren Antep, sakatlıklar sonrasında artık ortalama bir takım hüviyetine bürünmüştü. Takımın bu seneki en ilginç özelliği, sahada çoğunlukla dört, hatta kimi zaman da beş kısayla yer alarak, pota altına hiç dokunmayıp tamamen dış ve orta mesafeli şutlarla sayı bulmaları. Bu yeni kimlik, bu sene Zdovc'un Slovenya milli takımında uyguladığı sisteme kayıp kardeşi kadar benziyor. Sistemdeki sorunlar bir yana, bu sistemi sahaya tümden yansıtabilmenin önündeki tek sorun, orada Alen Omic veya Slokar'ın yaptığını yapacak uzun ve sert oyuncuların burada uzun rotasyonuna dahil edilmemesiydi, Glyniadakis'in kadroya katılmasıyla bir nebze bu sorun giderilmiş oldu. Bu sistem, özetle, geçiş savunmasını tempolu bir şekilde yapan, savunmada dış şutu riske ederek pota altına penetre etmek isteyen rakipleri gerek birebir savunmayla gerekirse de adam değişerek savunan ve bu şekilde pota altı zaafını hareketlilikle örtmeye çalışan bir görünüme sahip; hücumdaysa, uzun oyuncuya pota altında top indirmek gibi bir derdi olmayan ve aslen dışarıdan oyunla tehlikeli olan dört kısanın, paslaşarak ve doğru pozisyon alarak boş şutörü bulması ilk tercih oluyor. Şut tehlikesi olan isimler boş bırakılamayacağı için, içeriye penetre edecek veya dışarıda boş kalacak oyuncular, yardım getiren ve sıkı markajı bırakmayan rakip savunmayı hem yoruyorlar, hem de onların getirdikleri yardım sebebiyle boş kalan oyuncuları hızlıca bulup kolay sayıya gidebiliyorlar; ki bu boş oyuncu, pota altı savunmasını riske edip şutörü savunmaya odaklanan ve potadan uzaklaşan savunmacısını ekarte edecek pivot/uzun forvet oluyor genellikle. Daha anlaşılır olabilmesi için, yazının sonuna bu yaz dünya şampiyonasında Dragic kardeşler önderliğinde bu sistemle hücum eden Slovenya'nın bir videosunu da ekledik. İsimlerle anlatmak gerekirse; Calloway, Lorbek, Higgins ve/veya Harris, hızlıca ve durmaksızın üç sayı çizgisinden boyalı alana ve daha sonra karşı taraftaki üç sayı çizgisine doğru hücum edip rakibin savunma dengesini bozuyor, pota altında boşalan alanlar sayesinde Jawad Williams veya Glyniadakis, kendilerine verilecek çabuk bir pası aynı çabuklukla turnike ve asist haline getiriyorlar. Bu taktik tutmazsa, boş kalacak şutörler, ceza şutlarını yüksek yüzdeyle kesiyorlar. Dinamizm ve çabukluk gerektiren, ayrıca iyi pasörlere de ihtiyaç duyulan bir sistem. Bu sistem için gereken oyuncular ve kadro yapısı da, Slovenya milli takımından daha uygun burada.
Zdovc, işini çok iyi bilen bir teknik adam. Bu sistemi layıkıyla sahaya yansıtarak tüm rakipleri şaşırtacağı kesin. Eğer ki rotasyon sağlıklı kalabilirse, seri paslarla açık alanda oynadığı bu patlayıcı oyun sayesinde, Antep bu sene ligi hem ilk sekizde bitirmeye aday olur, hem de bizlere çok keyifli maçlar seyrettirir. Lakin bir konuya açıklık getirmekte fayda var: fiziksel direnci üst seviyede olan ve oyunun temposunu yavaşlatıp sete set hücumlar haline çeviren, yani kriptonit denilebilecek takımlara karşı da, kendileriyle benzer sistemde oynayacak takımlara karşı da, hiçbir maçta rahat edemeyecekler. Zira dış şuta dayalı ve savunmada sertliği ve pota altı trafiğini riske edecek olan bu takımın, herhangi bir düşük şut yüzdesi veya faul problemi karşısında, maçı kazandıracak bir B planı mevcut değil. Her maç umduklarını bulmaları için hep konsantre, azimli, mücadeleci ve diri kalıp oynamaları gerekecek.
Oyun kurucularla başlayalım. Earl Calloway, bu sisteme cuk diye oturan ve bu sayede ligin asist krallığına oynayacak bir oyun kurucu. Takımın geri kalan kısaları kadar iyi bir şutör olup olmadığı tartışılır, fakat onun aslî görevi, Slovenya'da Goran Dragic'in yaptığını burada yapmak, yani eline gelen her topta seri ve hızlı bir biçimde boyalı alana doğru penetre edip pas veya turnike imkanı kovalamak. Bitmeyen enerjisi sayesinde savunmadaki geçişleri ve değişmeleri de gerektiği gibi yapabiliyor ve rakip hücumcuya karşı kolay geçilmiyor, bunlar büyük artılar. Yedekleri, takımın sembol isimlerinden kaptan Erden Eryüz, Telekom altyapısından gelen genç Can Uğur Öğüt ve de genç Suat Cem Usal. İlerleyen yaşına rağmen halen daha ele avuca sığmayan Kaptan Erden, ligdeki başka hiçbir yerli oyun kurucunun olamayacağı kadar bu sisteme yatkın bir guard, aynı zamanda takımı ateşleyen ve ruh veren oyuncuların başında geliyor. Şut ve pas tehdidiyle, çabukluğu ve önceden kestirilemeyen karar mekanizmasının da sayesinde, takıma her maç hayat verecektir ve tıpkı Calloway gibi, Dragic'ciliği başarıyla oynayacaktır. Onun cross-overları ve ankle-breaker'ları ile ekran başında her maç çok keyif alacağız. Can, ribauntlardaki etkililiği sayesinde birkaç sene içinde 10 sayı 5 ribaunt 4 asist ortalamaları yakalayabilir hale gelecek türde bir oyuncu, Suat ise Gaziantep Zirve Üniversitesi'ndeki mucizevi şutuyla kazandığı ünü fırsata çevirmeyi deneyecek genç bir basketbolcu, forma şansı bulması ancak sakatlıkların miktarına bağlı. Bu dört isim sayesinde, takımda rotasyon derinliği bakımından yürek ferahlatan tek mevki, oyun kurucu pozisyonu.
Geçelim 2 ve 3 numaralara. Takımda saf bir şutör guard yok, onun yerine, sistemin gerektirdiği üzere, hem 2 hem de 3 numarada oynayabilecek oyuncular var, bu yüzden bu iki pozisyonu bir arada incelemekte fayda var. İlki, yani Slovenya milli takımında da takımın hem hücumunda hem de savunmasında belkemiği olan ve bu sistem için biçilmiş bir kaftan niteliğindeki Domen Lorbek, burada kuşkusuz ilk tercih. Günden güne olgunlaşan oyunu ve koç Zdovc'un senelerdir bilhassa milli takımdan öğrencisi ve dolayısıyla bu sistemin de gediklisi olması sayesinde, takımda en muteber bilek, kendisine ait. Lorbek'in özellikle ceza şutlarındaki etkinliği göz dolduruyor ve takımın 70 sayı barajını yakalamasını sağlıyor. Yavaşlayan ayakları ve ilerleyen yaşı savunmada bir handikap olsa da, takım, bu sorunu en güzel şekilde eritecek bir savunma anlayışını benimsediği için genellikle Lorbek'in kusurları sırıtmıyor, çok da ön plana çıkmıyor. Bu mevkide Lorbek'in dışında, savunma direnciyle ön plana çıkan takım oyuncusu Altan Erol, takımın şu ana dek skor yükünü sırtlayan Courdon Higgins ve atletizmi ve savunma azmi ile göz dolduran ve takımın ribaunt yükünü çeken Paul Harris yer alıyorlar. Higgins daha ziyade bir şutör guard gibi oynuyor, Harris'in oyunu ise tamamen Zoran Dragic'in Slovenya'daki görevini üstlenip atletizmle ve akılcı hamlelerle fark yaratmaya müsait. Özellikle Harris'in doğru yerde doğru işi yapma ve savunmada düşen veya yavaş kalan takım arkadaşlarının eksiklerini kapatma huyu, bu sistemin işlemesi için çok önemli. Takım henüz her şeyin tıkır tıkır işleyebileceği kadar oturmuş değil, ve bu dağınık yapıyı aşmakta en büyük yardımı Harris ve Lorbek'ten göreceklerdir. Higgins'in istediği her an dengeli şut kullanabilmesi ve yüksek yüzdeyle oynaması kadar, Harris'in hücumda ve savunmada beklenmedik ribauntları toplayarak ve gerekli çabuklukta pas dağıtarak açıkgöz davranması da takım için olmazsa olmaz haline gelmiş vaziyette. Lorbek'in kenarda olduğu dakikalarda Calloway - Higgins - Harris üçlüsünün çabukluğu baş döndürücü olacaktır, fakat Higgins dışındaki diğer iki ismin Lorbek kadar iyi bir atıcı olmadığını da belirtelim. Altan, takımdaki sakatlıklar ayyuka çıkmışken bir parça hücumda da görev almak durumunda kalacak, fakat hücumu fena halde kısıtlı olduğu için takımın genel skor potansiyeli aşağıya iniyor ister istemez.
Dört numarada, ribauntlarda en fazla BJK'lı Hilton Armstrong kadar etkili olabilen, fakat çabukluğuyla ve yüksek yüzdeli orta mesafe şutuyla rakip savunmanın dengesini dağıtmakta birebir bir oyuncu, yani NBA patentli Jawad Williams ilk tercih durumunda. Williams, geçen senenin ikinci yarısında Pınar Karşıyaka ile Türkiye Kupası kaldırırken sergilediği oyunu devam ettirmesi için buraya alındı, bu da demektir ki, üç sayının dışından ve orta mesafeden atacağı şutlar ve çabuk ilk adımı ile hücum etmesi asli görevi olacak. Savunmada ise, diğer oyuncuların yaptığını yapıp, hızını ve atletizmini avantaja çevirecek. Zaten içeriden, yani pota altından oynamayı sevmeyen bir uzun forvet için, bu sistem bir cennet teşkil edecektir. Gelgelelim, Williams'ın en kötü özelliği, takımı kritik anlarda maçtan düşürebilecek kadar düşük olan serbest atış yüzdesi (%60 civarı). Bu soruna çare bulamazsa, rakip savunmanın faul odağı haline gelecektir ve takımını kolay sayılardan mahrum bırakacaktır. Pek çok maçın başa baş geçmeye aday olduğunu da göz önüne alırsak, Williams'ın, yerini, TBL'nin neredeyse kuruluşundan bu yana bir parçası olan 35'lik veteran Tomislav Ruzic'e kaptırması işten bile değil. Ruzic, tamamen pota altı ve boyalı alan civarından hücum eden ve ribauntlarda ve savunmada takıma ilaç olabilecek denli etkili ve tecrübeli, buna mukabil bu sisteme hiç de uygun olmayan ve yavaş kalan bir isim. Onun kadrodaki mevcudiyeti, bizlere, bitmiş ayaklarına karşın tecrübe için milli takıma alınan Uros Slokar ile bu sistemde asla asıl çizgisine yaklaşamayan birebir'ci Mirza Begic'in Slovenya milli takımındaki düzen bozan hallerini anımsatıyor. İşler ters gidip sistem çöktüğünde, aldığı sürenin veya sorumluluğun azlığından veya ciddiyetinden şikayet etmeyecek veteranların ve sisteme ters gelip fark yaratacak oyuncuların da bu kadroda bulunması, joker etkisi gösterebilir. Öte yandan, Ruzic'in takımdaki en müzmin sakatlardan birisi olduğunu da hesaba katarsak, böylesi bir oyuncu tercihinin Ruzic'ten yana kullanılmasını, takımın bu sene sadece tek kulvarda mücadele edecek olmasının verdiği tempo ve takvim rahatlığına bağlayabiliriz sadece. Ruzic ve Williams'ın dışında, dar rotasyonda artık patlama yapmasını beklediğimiz, ribauntlardaki etkililiği ve bir beyaz oyuncuya göre oldukça gelişmiş atletizmi ile göze çarpan Tufan Önen (ki sistem için gayet yerinde bir transfer olmuş) ve Efes'ten sonra beklenen çıkışı yakalayamayan yetenek abidesi Gökhan Şirin yer alacak. Genç Gökhan'ın Beşiktaş'ta kaybettiklerini burada toparlaması için, Ruzic'in sadece 5 numarada değerlendirilmesi gerekir ki, Gökhan'a da sıra gelsin. Tufan ve Gökhan, sakatlıklar sonrasında ortaya çıkan tabloda, sistemin bekâsını emanet alabilecek tipte ve kalitede yerliler, ayrıca böylesi yerlilerin takımda bulundurulması da, ligdeki yerli - yabancı sınırlamaları için ziyadesiyle olumlu.
Pivot mevkiinde, Türk vatandaşlığına da sahip Ruzic'in yanı sıra, skora dönük olmayan ve fırsatçılığı sayesinde ikili oyunları turnikeye çevirebilen Sırp Oliver Stevic ve takıma yeni dahil olan Glyniadakis bulunuyor. Stevic, tıpkı Alen Omic'in Slovenya milli takımındaki görünümünün bir benzeri. Asıl işi, penetrecilere alan açıp boş pas, turnike ve şut imkanı yaratmak, hücum ribauntlarını kovalamak ve yeri gelirse de orta mesafe şutlarıyla veya birebirlerle sayı bulmak veya ikili oyunları çabukluğuyla bitirmek. Savunmada istenen katkının (sertlik ve caydırıcılık) ancak yarısını (blok ve ribaunt) verebilecek kadar faal olması ve azimsizliği, onun başlıca kusurları. 2.16'lık bir dev olan 33 yaşındaki Glyniadakis, NBA'de de forma giymiş, Panathinaikos ile Euroleague şampiyonluğu yaşamış, İtalya ve Litvanya'da da boy göstermiş, önemli ve muteber bir uzun. Gelgelelim, bu takımda Mirza Begic'in Slovenya'da yaşadığı uyum sorununu yaşaması ve gerçek çizgisinden uzak kalması da kuvvetle muhtemel. Yavaş ayakları, hantal yapısı ve savunmada umulmayacak kadar yumuşak bir uzun olması sebebiyle, takımda neler yapacağını merakla bekliyorum. Sakatlıklar sonrasında takıma can simidi olacak olsa da, onun sahada olduğu dakikalarda Antep takımı başka bir kimliğe bürünerek oynayacaktır. Glyniadakis'e dair en olumlu noktalar, ikili oyunlardaki taktik zekası, tecrübesi, birebir hücumları eskisinden daha emin bir şekilde bitirmesi ve kontratının Ocak ayında sona erecek olması.
Neticede, takımın bu sene bize tıpkı Pınar Karşıyaka gibi tempolu ve seyir zevki yüksek bir basketbol göstereceği kesin gibi. Yaş ortalaması yüksek bir takımla, bu sistemde başarı ve Efes ile FB Ülker karşısındaki galibiyetlere benzer sürprizler elde etmenin önünü bir tek şut istikrarı sorunları ve sakatlıklar engelleyebilir. Sağlam kalındığı vakit, azimle ve açık alandaki yüksek tempolu oyunla, bu kadronun Zdovc önderliğinde play-offları kovalamaması için hiçbir neden olmayacaktır. Bu da, her hafta, sisteme göre doğru basketbolcu seçimi ve az bütçeyle sağlam bir yapılanma konularında tüm takımlarımıza emsal teşkil edecek bir takım göreceğiz demektir.
TBL için ilk beş: Calloway - Higgins - Harris - Tufan - Ruzic.
İdeal beş: Calloway - Higgins - Lorbek - Williams - Stevic.
(5 Kasım 2014)
Comments