top of page

İmlâcı'dan (Orhan E. Özenç) basketbola dair satırlar...

Search

İstanbul Büyükşehir Belediye 2014-15 Sezonu İncelemesi

  • thegevshek
  • Oct 30, 2014
  • 6 min read

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE


Can Akın - Levent Bilgin - Umutcan Özyıldırım - Caner Topaloğlu - Bora Hun Paçun - Ozan Dilik - Doğukan Tekfidan - Akın Kandemir - Mehmet Şanlı - Burak Erol - Jure Balazic - Steponas Babrauskas - Zackary Wright - Alex Acker - Burak Gürbüz - Alexander Stephenson şeklinde bir kadroyla geliniyor yeni sezona. Ligin bu yeni ekibinin en büyük başarısı, bu sene evvela ligde kalabilmek olacak. Sene sonunda küme düşmemek için gereken her malzemeye ve tecrübeli isimlere sahipler, fakat kadro derinliği, savunma ve rotasyon konusundaki eksiklikleri her şeyi alt üst edebilir. İşin takım oyunu veya faul problemi kısmında tekledikleri her an, ellerindeki maçı apansız kaybedebilirler. Dolayısıyla, 40 dakika boyunca tam konsantrasyonla oynayamamak, onları, yakın götürdükleri maçları kaybetmeye itecektir. Bu takımın Eskişehir Basket, Telekom veya Konyaspor'dan farkı, Efes veya FB Ülker haricinde ligdeki her takıma karşı başa baş oynayacak kadar kaliteli olmalarıdır, fakat savunmada konsantrasyon ve mücadele azmi beklenen seviyenin altına düşerse, maç içerisinde toparlanamaz, maçı kurtaramazlar ve bu yüzden sezon sonunda yukarıda adı geçen takımlardan daha alt sırada yer alabilirler. O yüzden evvela, kadroya bir şekilde bu oyuncuları rahatlatacak rotasyon hamleleri yapmalılar, ardından da tek kulvarda mücadele ediyor olmanın avantajıyla mental ve fiziksel olarak her maça çok iyi hazırlanmalılar. Yetenekli savunmacıları çok az olduğu için de, bu açığı azimle ve konsantrasyonla kapatmaları gerekecek.


Oyun kurucularla başlayalım. Müzmin sakat olmasa, kariyerine çok daha üst takımlarda devam edeceğine inandığım (özellikle de Banvit ve Beşiktaş'ta oynarken çok beğendiğim) Can Akın, sağlıklı kaldıkça bu lig için hem yaş hem de kalite olarak ideal bir oyun kurucu. Can'ın problemli ayakları onu savunmada aksatmazsa, ötesi için endişelenmelerine gerek yok. Hem 1 hem de 2 numaranın oyun karakterini yansıtan Boşnak devşirmesi oyun kurucu Zack Wright birebir hücum ve savunmada üst düzey bir oyuncu, ayrıca atletizmi de fark yaratacak düzeyde. En son Panathinakos'ta forma giyen ve kariyerinde Cibona Zagreb ve Fransa ile Alman liglerinde önemli sezonlar geçiren Wright, sezon içerisinde top çalma alanında ligi sırtlayabilir, skor ve asist hanelerinde de takımın en önemli 2-3 isminden biri olacaktır; bunların yanı sıra, bir kısa oyuncuya oranla gayet iyi bir hücum ribauntçusu olması, tıpkı Efes'te Draper'in vereceği verimle burada Wright'ın sunacağı katkıyı aynı kefeye koymamızı sağlıyor, hatta hücumun temposunu ayarlayabilmedeki ve sazı eline alabilmedeki sıkıntılarını da aşabilirse, Wright'ın Draper'dan bir adım önde bir oyuncu olacağının da altını çizelim. İTÜ çıkışlı genç Ozan Dilik, geçen sene başladığı çıkışı bu sene için ertelemek zorunda kalacağı bir takım rotasyonunda görev alacağı için, sakatlık olmadıkça onun asist gücünü ve çok yönlü oyununu seyretme ihtimalimiz az olacaktır. Dolayısıyla, takımın oyun kurucu pozisyonunda iç karartan bir şeyler yok, tek sıkıntı, bahsettiğimiz talihsiz sakatlıklar olabilir.


Doğruya doğru, dar rotasyon sebebiyle takımdaki guard pozisyonları gereken derinliğe sahip değil. Buna karşın bu pozisyonlardaki isimlerin kalitesi ile bu açığın şimdilik kapatılabileceğini de söylemek mümkün. Şutör guard pozisyonunda yer alan Umutcan Özyıldırım, Burak Erol ve Steponas Babrauskas, hem 2 hem de 3 numaraları oynayabilen fakat iki pozisyonda da mevkilerine tamamen uygun olmayan isimler. Babrauskas, bir Litvanya'lı oyuncuya nazaran fundamentali zayıf ve sadece hücum odaklı bir oyuncu, Umutcan ve Burak ise senelerdir hücumda inisiyatif verilmemiş ve benchlerde veya alt liglerde tutulmuş isimler. Dolayısıyla, takımın hücumuna veya savunmasına şekil verecek pozisyon kesinlikle şutör guard mevkii değil. Savunmada aksamamak için Umutcan'dan medet umacaklar, fakat hücum ve takım gücü bu düzeylerdeyken, Babrauskas'ın delici penetrelerinden ve hücuma katacaklarından da kolay kolay vazgeçemeyeceklerdir. Babrauskas fayda timsali bir takım oyuncusu değil, fakat hızlı ve kararlı bir yapısı var, ondan bol bol skor katkısı görebilirler. Şu ana dek Babrauskas 2 numarada yer aldı, 3 numarada ise Caner Topaloğlu ilk tercih oldu; fakat bu pozisyondaki gediği kapatmak için takıma son günlerde Alex Acker monte edildi. 31 yaşındaki Acker, NBA patentli, ayrıca Yunanistan, Fransa, İtalya ve İspanya liglerinde forma giymiş bir oyuncu. 2006-07 sezonunda Olimpiakos forması altında göstermiş olduğu başarı sonrası Avrupa liginin en dominant oyuncularından biri haline gelmesi beklenirken vites küçülttüğü için aynı seviyede kalamayan Acker, ASVEL ile yakaladığı çıkışı, İBSB'de sürdürebilmek için ligimize dahil oldu. Acker, el yakan toplarda görevini savsasa bile, normal hücum düzeninde dış ve orta mesafe şut yüzdesi ve ribaunt katkısı ile göz dolduracak ve tecrübesiyle bu takımı ligde tutabilecek kapasitede bir isim. Acker'ın savunmada kendisinden büyük işler beklemek, tıpkı her maç aynı istikrarda oynamasını beklemek kadar zor, bu yüzden ne kadar güvenilir bir silah olduğu da her maç yeniden cevap bulacaktır. Yine de, lig için yerinde bir transfer. Wright ve Babrauskas ile sahada ne kadar uyum sağlarsa, performansı o kadar yükselir.


Caner ile kısa forvet pozisyonuna geçelim. Caner, geçen sene Beşiktaş'ta komple bir oyuncu haline gelmesinin ardından bu sene daha fazla süre ve sorumluluk bulabileceği bir yapılanmaya gelerek istatistiklerini geliştirme, hatta katlama imkanına erişti. Çabuk ve sezdirmeden yapacağı penetreler, keseceği ceza şutları ve kıvraklığıyla toplayacağı hücum ribauntları sayesinde takım için sıradan bir üç numaradan çok daha kıymetli olacaktır. Ne Banvit'te, ne GS'de, ne de Karşıyaka'da Caner'e hücumda sorumluluk verilmemiş olsa da, bu sene yeteneklerini daha özgürce sahaya yansıtması ve takımın başat skorerlerinden biri olması da mümkün. Burak Erol, Babrauskas ve Umutcan ile dönüşümlü oynayacağı bu pozisyonun tartışmasız en üst düzeydeki oyuncusu olan Caner'in sakatlıklarla başının derde girmesi halinde takımın özellikle savunmada birkaç basamak aşağıya düşeceğini öngörebiliriz. Bu isimler dışında 97'li genç Burak Gürbüz de kadroda bulunuyor, fakat onun bu rotasyonda kendisini göstermesi veya süre alması pek mümkün olmayacaktır.


Uzun forvet pozisyonunda savunma ağırlıklı hiçbir ismin olmaması kafa karıştırsa da, Balazic gibi müstesna bir hücumcunun kadroya çok şey katacağını söyleyebiliriz. Yaşı 34'e gelen Balazic, geçen sene Tofaş'ta ve bu yaz dünya şampiyonasında gördüğümüz gibi, dış şutlarda çok etkili oynayan ve gerektiğinde boyalı alanda da post hareketleri ile iş görebilen, fakat bunlara rağmen temas alınca dengesi bozulan ve sezgilerinin ve ayaklarının hantallığı sebebiyle savunmada aksayan (bu yüzden de çabucak faul problemine girebilen) bir oyuncu. Tofaş'tan ayrılması bana kalırsa kötü bir karardı, fakat İBSB'de de aynı performansı yakalaması mümkün. Gelgelelim, Balazic'in pota altı savunması, özellikle de kalın uzunlar ve/veya hızlı ve çevik kısa oyuncular ile donanmış rakiplere adeta davetiye çıkardığı için, takımın her maç kolay sayı yemesi söz konusu olacaktır. Bu açığı kapatmak için Balazic'in yedeği ve hem 4 hem de 5 numara oynayabilen tecrübeli Levent Bilgin'den bir şeyler yapmasını bekleyecekler ve 96'lı Doğukan Tekfidan'a süre verecekler. Doğukan, 96 jenerasyonunun şu an için gölgede kalmış nadir isimlerinden bir tanesi, ve süre bulması için doğru bir yapılanmada yer aldığını iddia etmek kolay değil.


Son olarak, pivotlara bir göz gezdirelim. Levent Bilgin, Bora Hun Paçun, hem 4 hem de 5 oynayabilecek Mehmet Şanlı ve ilk beşte yeri garanti olan Alex Stephenson, takımın pivotları. Stephenson, dakikaların çoğunu toplayacak ve takımın başta sayı ve ribaunt olmak üzere pek çok kategoride lideri olacak türde bir pivot. Hücumdaki ana silah, kesinlikle Stephenson; bunun yanı sıra takımda hücum etmeyi bilen ve aynı zamanda savunma yapmayı da sevebilecek nadir uzunlardan biri olduğu için, o varken takım her maçı kopartabilir, geriden gelebilir ve zorlayabilir. Lakin, onun faul problemine girmesi halinde, 2.10'luk dev Bora'nın halen daha beklenen kıvama gelmemiş oyunu ile takım ne kadar başarılı olabilir, işte orası bir muamma. Bora, her zaman takım için çok çabalayan, azim ve ruh koyan, savunmada istekli, hücum ribauntlarında çok etkili, fakat buna kıyasen hücum silahları kısıtlı ve bitiriciliği çok alt seviyede kalmış, güven vermeyen bir oyuncu. Karşıyaka yıllarında oynadığı şekilde oynamayı sürdürebilirse, Stephenson kenardayken (veya sakatken) takım hücumda düşüşe geçse de, savunmada direnç kazanır ve Stephenson'ın yokluğunda pota altından çok fazla sayı yemez. Bora'nın aksaması halinde, pota altı iyice beter bir kevgir haline gelir, ve yedikleri sayıları hücumda toparlamaları da kolay olmaz. Öyle ki, Bora bekleneni veremezse, Mehmet Şanlı'nın 6. adam haline gelmesi bile söz konusu olabilir. Mehmet'in muazzam bir ribauntçu olduğunu fakat hücumunun da aynı oranda kısıtlı kaldığını söylersek, durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Boyuna göre fazlasıyla kalıplı olan Mehmet'in patlama yapabilmek için ya çok iyi bir savunmacıya dönüşmesi, ya da hücumuna bir şeyler eklemesi lazım, bunu da ancak özel dersler alarak başarabilir bence.


Takım, "Ver Stephenson'a, bekle" mantığı ile oynayacaktır. Stephenson, bencil olmayan fakat takım oyuncusu payesini de tamamen hak etmeyen bir isim. Onun veya Wright'ın ön plana çıkacağı hücumlarda, diğer oyuncular, yani Caner, Babrauskas, Balazic ve Acker, ikinci şansları veya sıkı savunma neticesinde Wright ile Stephenson'ın onlara topu paslamasını bekleyecekler. El yakan toplarda veya başa baş giden maçlarda doğru tercihler yapacak isimlerin sayısı az, ve savunma direncinin aşağıda olması, onların kafa kafaya oynanan maçlarda sinir bozucu mağlubiyetler almasını da körükleyecek. Takım oyununu gün gelir de oturturlarsa, ligi 10-12. sırada bitireceklerdir, fakat ilk 8'e girmeleri için ilk beşteki 5 oyuncudan en az 3'ünün istikrarlı oynaması ve bench derinliği gerekir. Bu kadrolarıyla, kolay sayı yiyen ve kolay sayı atan, buna mukabil tempoyu yukarı çekmeden ve topu dolaştırmadan oynayan bir hüviyete sahipler. Bir şeyler ters görünüyor, öyle değil mi? İşte bu kurguda ısrarcı olunursa, düşme potasına da kapağı atarlar.


TBL için ilk beş: Wright/Can - Babrauskas - Caner - Balazic - Stephenson.

İdeal beş: Wright - Acker - Caner - Balazic - Stephenson.


(30 Ekim 2014)

 
 
 

Comentários


Öne Çıkan Yazılar
Eski Yazılar
Arşiv
Etiket İle Arama
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square

İLETİŞİM İÇİN:

Başarıyla iletilmiştir!

OLASI TAKİPLER İÇİN

  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • c-youtube

© 2013 by İmlâcı (Orhan E. Özenç) Tüm hakları saklıdır.

bottom of page