Fenerbahçe Ülker 2014-15 Sezonu İncelemesi
- thegevshek
- Oct 25, 2014
- 8 min read
FENERBAHÇE ÜLKER
Kenan Sipahi - Serhat Çetin - Oğuz Savaş - Semih Erden - Can Altıntığ - Berk Uğurlu - Emir Preldzic - Melih Mahmutoğlu - İzzet Türkyılmaz - Nemanja Bjelica - Luka Zoric - Ricky Hickman - Jan Vesely - Andrew Goudelock - Bogdan Bogdanovic şeklinde bir ekiple geliniyor yeni sezona. Hedef, Euroleague'da Final Four, ligde de şampiyonluk. Parola ise, total basketbol. Şimdi, esasen hedef de, plan da, strateji de, kadro da çok hoş; fakat iki tane mühim sıkıntı var ortada. İlki, kuşkusuz, bu kadronun bu stratejiye ve hedefe uygunluğu, ikincisi ise, oyun planına göre takım kimyası. İlk bakışta birbirine çok benzer gibi duran bu iki sorunun birbirinden temel farkı şu: Birincisi, "acaba bu kadro ile Final Four ve lig şampiyonluğu gelebilir mi?" sorusuna cevap ararken, ikincisi, "takımın oynayacağı basketbol için kadroda uygun ve yeterli malzeme var mı?" sorusuna hitap ediyor. Bunları sormamızın asıl sebebi, kadroda çok ciddi bir 5 numara sıkıntısının olması ve henüz takıma ve takım oyununa alışamayan 1 ve 2 numaralar sebebiyle derin bir oyun kurucu açığının hissedilmesi.
İncelemeye point-guardlarla başlayalım. Kenan Sipahi, iki yıl sonra bu takımı sürükleyecek kadar kaliteli ve saf bir oyun kurucu, fakat dediğimiz gibi, şu an değil, anca iki sene sonra istenen kıvama gelecek. Berk Uğurlu, ne yazık ki bunca 1 ve 2 numara bolluğunda geçen senekinden bile az oynama şansı bulacak. Can Altıntığ şu an o kadar baskı altında ve sıla hasreti çeker bir halde ki, en basit hataları yapmaktan çekinmiyor ve sergilediği performans, kalitesinin üçte birine bile yaklaşamıyor. Can'ın Obradovic'in yönetimi ve büyük takım baskısı altında geçen sene Karşıyaka'da yarattığı etkiyi yaratması hiç kolay değil, muhtemelen de sezonun ikinci yarısında silkinip kendine gelene dek dakikalarını Kenan'a kaptıracak. Bu, Kenan için iyi olduğu kadar Can ve takım için de kötü bir haber elbette. İlk beşteki oyun kurucu ise, oyun kurmayı tercih etmeyen skorer Andrew Goudelock. Goudelock, tıpkı GS'li Arroyo gibi 90lar basketbolundaki mesafe tanımayan süper skorerlerin mirasını devam ettirse de, takım oyununa henüz alışabilmiş değil ve tercihleri ile çok büyük sorunlara yol açabiliyor, bunu en çok Gloria Cup hazırlık turnuvasındaki Olimpiakos maçında gördük. Bu tercih hatalarını sürdürmesi bir yana, oyun anlayışı sebebiyle bile takımın potansiyeline erişmesine engel olabilir. Ben merkezli oynamaktan vazgeçebilir mi? Geçen sene ona Kazan ile Eurocup MVP'si ödülünü ve geçmişte NBDL MVP'si ödülünü kazandıran şey, bu oyun anlayışıydı. Dolayısıyla, onun geri adım atması kadar, takım oyununu benimsemesi ve o potada erimesi de çok zor olacak. Can kendine gelebilirse takımın ve Obradovic'in aradığı o oyun kurucu olabilir mi derseniz, kolay değil derim. Can her ne kadar üst düzey bir oyuncu olsa da, geçen seneki çıkışı bile onun Euroleague'in çetin temposunda gerekli verimi vermesini sağlayamaz. A, bir ilginç durum daha var; sanırım bu sene Can Altıntığ'a çok yazık da olacak, çünkü yedekte tutuldukça oyunu iki-üç basamak aşağıya iniyor. Tamam, Kenan ve Goudelock gibi pg'ler, Emir gibi de oyuna yön veren çok yönlü bir oyuncu varken ve Can böyle düşük performanslar sergilerken, Can'a sıra gelmeyebilir, hatta Can, Berk'in gerisinde bile kalabilir, ama bu, Can'ı köhne hale getirmek için bir sebep olamaz. Takımın selameti için onun takımdan gönderilerek Berk'e daha çok şans verilmesi gerekir, böylelikle Can da daha doğru bir yapılanmaya dahil olup kendisi gibi oynayabilir.
İki numarada işler biraz daha karışık. İlk beşte Hickman mı çıkacak, yoksa Bogdanovic mi, belirsiz. Bogdanovic bu sene bu seviyedeki bir takımın yıldızı ve sürükleyici oyuncusu olmak için gayet uygun bir durumda, hem de bu genç yaşına rağmen. Fakat Hickman'ın da geçen sene Maccabi ile Euroleague şampiyonu olurken yaptıklarını burada yapması için alındığını unutmayalım. Hickman da tıpkı Goudelock gibi organizasyona ve takım oyununa henüz alışamadı; daha da kötüsü, top genellikle Goudelock'ın elinde kaldığı için, Hickman oyunun temposunu geçen seneki gibi keyfine göre dikte edemiyor, bu da onun verimini düşürüyor ve onu sıradan bir oyuncudan farksız kılıyor. Henüz dişliler oturmadı. Hickman geç gelen Arap atı misali oyunun sonlarına doğru diri kalarak etki yaratmasını çok iyi başaran ve büyük maçlarda silinmeyen bir oyuncu, fakat burada takımın yıldızı veya ilk tercihi konumunda değilken bu etkiyi yaratmanın yakınından bile geçemiyor. Hickman'ı bu yapılanma içerisinde geçen seneki şekliyle kullanabilmek neredeyse imkansız, ama Obradovic kalibresindeki bir koçun da iyi kötü bir orta yol yaratacağına da kuşku yok. Uyum sorunu aşılırsa, Euroleague'de Hickman ağırlığını koyar ve Goudelock'ın önüne bile geçer. Bogdanovic ise, tıpkı bu seneki dünya şampiyonasında Teodosic ile girdiği liderlik rekabetine benzer şekilde, burada da kimlik bunalımı yaşıyor. Benchten gelerek sürükleyici oyuncu olması beklenmeyen ve takımı ihya edecek bir strateji olabilir, ki şu an denenen formül de bu; fakat Bogdanovic'in şu ana kadar geçen sene Partizan'da ve bu sene Sırp milli takımında yaptığı gibi eli titremeden, mesafe, rakip savunma ve stres tanımadan şut isabeti bulamamasının yegane sebebi de, takımın yıldız parçası olarak oynatılmamasıdır. Genç oyuncu, bu yaşında bile takımına Spanoulis etkisi yaratabilecek bir kumaş kalitesine sahip, ve kısıtlanmak elbette ki hoşuna gitmiyor, verimini de aşağı çekiyor. Dolayısıyla, Hickman'ın rolü Bogdanovic'e, Bogdanovic'in rolü de Hickman'a biçilebilir, hatta bu yeni düzen daha verimli de olabilir. Gelgelelim, takımda topu ve skor opsiyonluğunu talep eden isimler Bogdanovic ve Hickman ile bitmiyor. Geçen senenin TBL sayı kralı Serhat Çetin, bu sene aynı rolde ve aynı önemde oynatılmayacak olmanın sancılarını yaşayan bir diğer isim hüviyetinde ve bu özgüven düşüklüğü performansına da fazlasıyla yansımış durumda. Perde üzerinden veya boş pozisyonda bulacağı şutları aynı verimlilikle kullanabilmesi için, sahada birlikte yer aldığı beşin ilk skor opsiyonu olarak oynaması şart. Bu, bir diğer şut uzmanı Melih Mahmutoğlu için de geçerli. Geçen sene Obradovic'in gelişiyle oyununu çeşitlendiren Melih, şu an kadroda sadece bir görev adamı rolüne indirgenmiş durumda, tek görevi de, şut sokmak. Bu yeni rol, genç Melih koçundan daha fazla sorumluluk beklerken, hayal kırıklığı yaratmış olsa gerek. Bu kadar potansiyelli, patlamaya hazır volkan gibi bekleyen isimler, bu kadar kısıtlanırsa, kendilerinden beklenen performansı gösterebilirler mi? Çok zor. Birlikte oynayabilmek için, egolarından vazgeçmeleri şart. Ama söylendiği kadar kolay olmuyor tabi ki bu işler..
Hickman, Melih, Serhat ve Bogdanovic'in her biri 3 numarada da değerlendirilebilecek oyuncular; onların yanı sıra, 1'den 4'e kadar tüm pozisyonlarda farkını gösterebilen Emir de kısa forvetin gözde isimlerinden birisi. Rolü azaltılan isimlerin başında gelen Emir, bu sene benchten gelerek takımın bütün arkasını toplayacak oyuncu vazifesini üstlenmek zorunda. Takımın olgun ve saf bir oyun kurucudan yoksun olduğu gerçeği, Emir'in guard ve forvet pozisyonlarında alıştığımız üzere bir oyun kurucu gibi oynayabilmesi sayesinde bir nebze olsun hafifletilecek, fakat Emir skor opsiyonu ve bitirici güç olarak tercih edilmekten uzaklaştıkça, şut yüzdesi de bir o kadar hazin yüzdelere düşüyor ve son paslarda tedirginleşiyor. Neyi yapabileceğini hepimiz biliyoruz, bu kadar evvelden kestirilmesi zor ve aykırı derece gelişmiş bir saha görüşü ve fundementali olan bir oyuncu, doğru kullanıldığında hep fark yaratır; fakat bu sene, koçu ona neyi yapamayacağını ezberletmiş durumda, ki bu yapamayacağı şey de, öne çıkan isim olmak. Milli takımda bile kurtarıcı addedilen bir oyuncu için, böylesi bir kısıtlama, zorluk çıkarır. Eskisine nazaran çok daha az yanlış tercih yapan ve takımı satmaktan vazgeçen Emir, buna karşılık gitgide skorer kimliğini kaybediyor. Emir dışında, bu kadronun asıl belkemiği, hem 3 hem de 4 numarada boy gösterebilecek olan Nemanja Bjelica. Gösterişsiz ve doğru oyunu ile gümüş madalya alan Sırp milli takımının da sigortası haline gelen Bjelica, takımı bataktan çıkaracak isimlerin başında geliyor. Diğer isimler gibi, onun da tam potansiyeli ile kullanılmayacağı açık, fakat Obradovic'in arzuladığı sisteme en rahat ve en iyi şekilde uyum sağlayacak oyuncu da kesinlikle Bjelica. Takım oyuncusu olmaktan vazgeçmeyen, oyunun her iki yönünde de fark yaratan ve rakip savunmayı hep hazırlıksız yakalayabilecek kadar sessiz ve derinden ilerleyebilen Bjelica, işler zora girdiğinde asgari hata ve azami katkı parolasını hayata geçirecek gizli lider olacaktır. Hem içeride, hem de dışarıda, gerek fiziğe, gerek hıza gerekse tekniğe dayalı oyunu layıkıyla oynayabilen Bjelica, savunmada da zekasını atletizmi ile harmanlayarak tüm kadronun en gözde savunmacısı haline geliyor. Serhat, Melih, Semih, Zoric ve Goudelock gibi isimler savunmada aksamaya bu denli yatkınken, takımın en kıymetli oyuncusu haline geliyor Bjelica.
Bjelica demişken, 4 numarayla devam edelim. Dört numaranın en büyük jokeri ve aynı zamanda soru işareti, Jan Vesely. NBA'den Avrupa'ya dönüş yapan müstesna forvet Vesely, hızlı, çevik, çabuk, atlet, zeki ve fundementali, özellikle de pota altındaki post hareketleri gelişmiş bir oyuncu. Savunma bakımından üst düzey şeyler vaat edemese bile, topla doğru yerde buluşturulunca bitiriciliği kusursuza yakın oluyor. Dinamizm ve kalite katacağı ortada, fakat Royal Halı G.Antep maçında olduğu gibi, kendisinden daha kısa savunmacılara karşı (topu yere vuramadan oynamak zorunda kaldığı için) hücumda silinip gitmesi söz konusu. İç açıcı olmadığı kesin. Dış şutları NBA'deki kadar göz doldurucu değil henüz, ki bu da onu, onca kısıtlanan oyuncuya nazaran rolü hiç kısıtlanmamasına karşın yine de beklenenden çok düşük verim veren oyunculardan biri haline getiriyor. İzzet'in ne seviyede sorumluluk alacağı belirsiz, onun sıra dışı özelliklerinden faydalanamamaları elbette ki can sıkıcı, fakat tercih, Obradovic'in ve oynayabileceği bir takıma gitmemekte direnen İzzet'in.
Yukarıda sayılan sorunları bir kenara bırakalım; takımın şu anki en büyük sorunu, 5 numarada. Zoric, Semih ve Oğuz, Euroleague'in elit düzeydeki uzunları arasında yer almıyorlar. Yuvaya döndüğü için daha motive oynayacak olan (ve trenin kaçıyor olduğunu fark ettiği için belki aklını artık başına devşirecek olan) Semih ile Oğuz, Obradovic'in koçluğu altında Tanjevic'li yıllara nazaran daha komple ve rolü belirgin oyuncular olarak sahaya çıkacaklar, fakat bu takımın ihtiyacı olan pivot, ne Semih, ne de Oğuz. Zoric de, tempolu hücumlarda topla buluşunca penetreler ile potaya gidip etkili oluyor, fakat set hücumlarında etki doğuramıyor. Ayrıca bu üç isim de muteber birer savunmacı değiller. Açık konuşmak gerekirse, bu sene eğer Efes'li Lasme FB Ülker'de olsa, gözüm kapalı şekilde, FB Ülker Final Four görür derdim. Fakat hem hücumda hem de savunmada beklenen seviyenin altında kalan ve hepsi neredeyse tıpatıp birbirinin aynı oyun tarzlarına sahip bu üç pivotla oynamak, takımı hedefine öyle kolay kolay ulaştıramayacaktır. Semih'in birebir oyunu daha hızlı ve hücumda daha fazla yer kaplıyor, fakat fundementali ve oyun zekası aynı oranda gelişmiş değil. Elbette tecrübesi ile fark yaratır, lakin kafasını basketbola ne denli odaklayabileceği de, bildiğimiz gibi, tam bir muamma. Oğuz'un geçen seneden bu yana aklını post hareketleri ile harmanlayabilmesi sayesinde bir basamak yukarı çıkan oyunu çok ümit verici olsa da, pivot için kısa, uzun forvet için de hantal kalan yapısının, hücum ribauntları dışında kimseye bir faydası olamıyor. Zoric'in işini bilen oyun anlayışı, her ne kadar hücum yelpazesi daha dar olsa da, onu bu diğer iki pivotun önüne çıkartıyor. Hücum pivotlar üzerinden dönmeyeceği için, bu pozisyondaki eksiklikler göz ardı edilebilir gibi duruyor, fakat anahtar nokta eğer kalite değil, bu takımın oyun planına uygunluk ise, hücumda olmasa bile savunmada başlarının epey ağrıyacağını öngörmek mümkün.
Obradovic'in Berk ve İzzet'i, Metecan, Berkay ve Ayberk'in aksine kiraya yollamaması, onların gelişimini bu sene kötü yönde etkileyecek. Takımda dişliler yerine oturmadıkça, kimin yıldız, kimin rol oyuncusu olacağı (doğru bir şekilde) belirlenmedikçe ve bu kadar yıldız potansiyelli dominant oyuncu basite indirgenerek kısıtlandıkça, takımda hep bir tedirginlik hüküm sürecektir. Dolayısıyla, ligde ve Avrupa'da FB Ülker beklenen üstünlükle çıkamayacaktır ve hiçbir maçın kolay kolay net ve mutlak favorisi olarak görülemeyecektir. Obradovic'in en çok yakındığı husus, takımdaki oyuncuların yeterince hızlı oynamaması ve topu ellerinde iki-üç saniyeden fazla tutmaları; savunmada yeterli direnci ve çabayı göstermiyor olmaları da cabası. Bu gönülsüzlüklerin önüne geçmek için, bol bol deney yapmak, sabretmek ve rakipleri iyi analiz etmek gerekli. Bu kadronun yarısını bölüp ortaya ikinci bir takım çıkarsak, her iki takım da şu anki takımdan daha iyi performans gösterir. Çünkü en büyük sorun, aslanları kediye döndürmek ve onların diğer oyunculardan farklarını göstermelerinin önünü tıkamak. Eğer Bogdanovic, Bjelica, Emir ve Serhat maç başına 25'er dakika süre alabilse, ne Hickman'a, ne de Vesely'e gerek kalmayabilir. Ama madem ki hep birlikte oynanacak, o zaman koç takımı hep en doğru planla oynatacak, tüm oyuncular da dakikalardan ve oyuna ısınma sürelerinden feragat edip, elini taşın altına koyacak ve mikrodalga sıcaklığındaki hazır kıt'alar olarak görev bekleyecek. Daha azıyla daha çok iş başarılabilir, umarız bolluk ve çokluk, felaketi doğurmaz. Goudelock ve Hickman'ın birbirleriyle, sistemle, koçla, kadroyla ve rolleriyle olan uyumsuzlukları ne kadar kısa sürede giderilirse, FB Ülker'in akıbeti de o denli netleşir. Taraftarların her koşulda, sürpriz sonuçlara epeyce hazırlıklı olmaları lazım.
Neticede takım, hızlı ve yüksek tempolu oyun anlayışı ile Goudelock ve Hickman'ın penetre üzerinden bulacakları orta mesafe ve dış şutları, Emir ve Kenan'ın asistleri, Oğuz ve Semih'in post hareketleri, Zoric ve Vesely'nin atletizmi ve son noktadaki bitiricilikleri, Serhat, Melih ve Bogdanovic'in şutörlükleri ve Bjelica'nın da derleyip toparlayıcılığı ile etkili olmak için gayret gösterecek. Sezon içerisinde 1 veya 5 numaraya herhangi bir transfer yapılmazsa, hayaller suya düşebilir. Zira kadrodaki bu kadar farklı kimliği haiz oyuncunun 'gelin canlar bir olalım!' demesi hakikaten kolay olmayacak. Hele bir de, liderliğin kimde olacağı meçhulken (ipucu: Goudelock bu işi kimselere bırakmaz, bu da Euroleague'in ileriki safhalarında büyük sorunlar doğurabilir). Savunmanın, hele de ikili oyun savunmasının yerlerde süründüğünü de sakın unutmayalım. Uyum sorunu aşılırsa, bu husus da toparlanır.
Keşke İzzet'i Gregor Fucka rolünde oynatmayı bir deneseler...
Ömer Yurtseven mi? Bu seneki u-16 şampiyonasına damga vuran genç skor ve blok makinasının bu sene en azından ligde bir-iki maçta beş dakika süre bulabilmesi gerçekten hoş olur. Bu çocuğu çok yakından takip edelim. Enes Kanter, Egemen Güven, Emircan Koşut ile beraber önümüzdeki 15 seneye damga vuracak bir diğer pivot adayımızdır kendisi (İzlemek ve fikir sahibi olmak isteyenler için, video yazının sonundadır).
TBL için ideal beş: Kenan - Serhat - Bjelica - Vesely - Zoric.
Avrupa için ideal beş: Goudelock - Bogdanovic - Bjelica - Vesely - Semih.
(25 Ekim 2014)
Comments