2014 FIBA Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası Yarı Final ve Sıralama Maçları Değerlendirmesi ve Tah
- thegevshek
- Oct 5, 2014
- 7 min read
5.lik Mücadelesi Maçları:
Çin - Sırbistan (85-69)
Böylesi rövanşlarda alışılagelen rutin, ilk maçın mağluplarının, derslerine daha iyi çalışarak ve moralman daha hazır olarak ikinci maçta galip gelmeleridir. Bunu erkekler dünya şampiyonasında da gördük, daha önceki müsabakalarda da sıklıkla tekerrür etti. Kalite farkı olmayınca, geriye sadece azim ve akıl kalıyor. Bir de, moral motivasyonu. İşte Çin, o lider oyuncuyu çıkartarak, Shao ile 24 sayı üretti, ona Gao 14 sayı 6 ribaunt, Sun da 17 sayı 5 ribaunt 4 asistle eşlik etti, Lu Wen de 10 sayı 8 ribaunt 2 asist koydu ortaya, Cheng 7 sayı, Chen de 7 sayı 4 ribaunt 5 asist üretince, Çin, sadece hücumla, sert savunma yapmadan ve diri kalarak, galibiyete uzandı. Sırbistan'da ise Milica Dabovic 12 sayı 3 ribaunt 2 asist 3 top çalma, Ana Dabovic 11 sayı 3 ribaunt 2 asist, Milovanovic 10 sayı 4 ribaunt, Radocaj 8 sayı 4 asist, Butulija 9 sayı, Cado 6 sayı, Krnjic 6 sayı 6 ribaunt, Ajdukovic de 7 sayı 6 ribaunt 1 blok ile oynadı, ama dünün hayal kırıklığının üstesinden gelemeyerek, azim işini Çinliler'e bıraktı, galibiyete de uzanamadı.
Kanada - Fransa (55-40)
Yukarıda bahsettiğimiz ritüel, burada da gerçekleşti. Özellikle, herhangi bir iddiası olmadan, risk alarak ve cesurca mücadele edebilen Kanada, hücumda tekleyen Fransa'ya karşı bariz bir üstünlükle galip geldi (ilk yarı skoru 37-16). Kanada'da Ayim 12 sayı 5 ribaunt, Thorburn 9 sayı 5 ribaunt 4 asist, Nurse 6 sayı, Gaucher 7 sayı 4 ribaunt, Katherine Plouffe 6 sayı 5 ribaunt 2 asist, Michelle Plouffe 4 sayı, Tamara Tatham 1/6 isabetle 2 sayı 4 ribaunt 4 asist, Fields da 4 sayı 5 ribauntla mücadele etti, yani Kanada yine hücumda sıkıntı yaşamadan, her oyuncusundan bir şekilde sayı katkısı bulmayı başardı. Fransa'da ise bir şeyin altını çizmekte fayda var; Celine Dumerc sahada yokken veya gününde değilken, Fransa kesinlikle hücum edemiyor. Tüm moral bozuklukları bir yana, dün bunu net bir şekilde gördük. Gruda'nın 10 sayısı ve 12 ribaundu haricinde, Tchatchouang 12 sayı 6 ribaunt, Amant 6 sayı, Cata-Chitiga 6 sayı 7 ribaunt, Dumerc ise sadece 4 sayı 1 asistle mücadele etti. Bu sonuçla Fransa, 7.lik mücadelesinde Sırplar'ın rakibi olurken, Kanada, dünya 5.liği için yarın Çin'in karşısına çıkacak.
Yarı Finaller:
Avustralya - ABD (70-82)
Erken final niteliğindeki bu maç, iki ekibin finalde karşı karşıya gelemiyor olması sebebiyle, beklenen heyecan düzeyinde geçmedi; Avustralya'da Cambage ve Jackson'ın ve Batkovic'in kadroda bulunmayışı da iki ekibin asıl güçleriyle kapışmasının önüne geçti, buna karşın Avustralya, ABD'yi Sırbistan dışında en çok zorlayabilecek ekipti bu turnuvada, ve bunu yapabildikleri kadar yaptılar. Tek sorun, pota altında 2 metrelik Griner ile ribaunt canavarı Tina Charles'a çözüm bulamamalarıydı. ABD'de Charles 18 sayı 9 ribauntla, onu asistleriyle besleyen Taurasi 11 sayı 3 ribaunt 3 asistle, MVP olduğunu her maç yeniden kanıtlayan Maya Moore 16 sayı 5 ribaunt 5 asistle, Griner 6 sayı 4 ribaunt 3 asistle, Ogwumike 6 sayı 3 ribaunt 2 asistle, Dupree 6 sayı 3 ribauntla, McCoughtry 6 sayı 3 ribauntla, Lindsay Whalen 7 sayı 5 ribauntla, Augustus 4 sayı 3 ribauntla, Sue Bird de 2 sayı 3 ribauntla galibiyetin mimarları oldular. Avustralya ise Erin Phillips'in 19 sayı 3 ribaunt 2 asist ile coşarken, Marianna Tolo 10 sayı 6 ribaunt 2 asist, Mitchell 9 sayı, Penny Taylor 3/10 ile 8 sayı 6 ribaunt 4 asist, Hodges 5 sayı, Belinda Snell 5 sayı 1 asist, Francis 5 sayı 2 ribaunt 1 blok 1 top çalma, 'Mitralyöz' Jarry ise 2/8 isabetle 5 sayı 3 ribaunt üretti, Lavey de 2 sayı 3 asist kaydetti. Gelgelelim, savunma azmini skora dökememeleri ve ABD'nin hız-dinamizim-atletizm seviyesine erişememeleri sebebiyle, yollarına bizim karşımızda, yani bronz madalya maçıyla devam etmek zorunda kaldılar.
Türkiye - İspanya (56-66)
Ne denir bilmem ki? Onca dakika boyunca azimle, hırsla mücadele et, buraya tam kadro gelmiş son Avrupa Şampiyonu'nu yıldır, iki oyuncusu, hatta Alba Torrens hariç tüm diğer oyuncuları iyiden iyiye sinsin, etkisiz kalsın, oyunu dikte et, ama sonra, dış atıcılarından hiçbir fayda göreme, ve hakem denilen üç tane zat senin en kritik anlardaki çabalarını karşı tarafı ödüllendirerek cezalandırsın. Gönül isterdi ki, FIBA Avrupa başkanı olabilmiş bir Federasyon Başkanımız varken, kimse bizim emeğimizi çalmaya cesaret edemesin... Fakat, öyle olmadı işte. İşin doğrusu, Işıl Alben'in turnuvada ilk kez bu kadar dalgın ve düşük, daha doğrusu enerjisiz gördük, ayrıca Işıl'ın en önemli silahı olan delici penetreleri ve bu penetreleri yüksek yüzdeli turnikelerle bitirebilmesi, bu maçın son iki dakikasına kadar Işıl tarafından ihmal edildi; Işıl, tüm güzel drivelarında topu kesinkes dış oyunculara pas olarak gönderdi ve bu o kadar evvelden kestirilebilir bir hale geldi ki, etkisini kolayca yitirdi, hatta rakibin iki top çalmasına da meydan verdi. Esmeral, Tuğba ve Birsel'in hiç gününde olmaması, dış şutlarda felaket düzeyde oynamamıza yol açtı (5 üçlüğümüzün ikisini Nevriye, birini Işıl, diğerlerini de Cansu ve Şaziye kaydetti), bu sebepten dolayı, İspanya nasıl iki isme muhtaç hale geldiyse (Lyttle ve Torrens), biz de sadece içeriden maçı domine edecek iki ismimize muhtaç hale geldik (Nevriye ve Sanders). Neyse ki, Sanders (18s 8r 1b) ve Nevriye (18s 5r) kendi standartlarında ve gayet muntazam oynadılar ve maça uzun süre biz de ortak olduk. Bizi bitiren ise, bir nebze istikrar tutturabilen iki oyuncumuzun, yani Şaziye ve Nevriye'nin hakemler tarafından bir an önce faul problemine sokulup katledilmesiydi. Hakemler hakkında söylenecek gerçekten çok söz var. Arka arkaya bu kadar kritik kararlarda hakkımız olanı rakibe vermeleri, oyundan iyice düşmemize, azmimizin sönmesine oyun karakterimizden böylelikle çıkmamıza yol açtı. Bu 'hırsızlıkları' sebebiyle koçu da delirttiler, ve bir teknik faul ile iki kolay sayıyı da oradan yedik farkın iyice açıldığı anlarda. Hücum takımı olmadığımız için de, açılan farkı kolay kolay kapatamadık.. Böylelikle, en şanslı yarı final eşleşmesine sahipken, bir devi yıkmanın eşiğine gelmişken, bu şansı kullanamadık, rakibi elimizden kaçırdık. Torrens muazzam oynadı, ama maçı o kazanmadı, hakemler ve biz hediye ettik. Bir daha bu jenerasyon veya başka bir jenerasyon bir dünya şampiyonasında altın madalyaya, yahut İspanya gibi bir devi yenmeye ne vakit bu kadar yaklaşır, işte orası meçhul. Madalyayı garantileyerek bu öyküyü muhteşem bir şekilde sonlandırabilir, emeklerimizi usulünce tahsil ve tahvil edebilirdik. Şimdi ise, bunun için, bir diğer devi, Avustralya'yı geçmemiz ve 3. olmamız gerekiyor...
Ekibimizde, Nevriye çoğunlukla muhteşem serbest atış yüzdesiyle sayı buldu, evvelinde ise, geçen maçın lanetinden sıyrılırcasına rakip potaya arka arkaya yasladığı üç isabetli şut ile rakibin moralini bozdu, bizi de öne geçirdi. Sanders, ekibimiz oyundan düşene dek, skor kıtlığı çektiğimiz her anda eli titremeden sayı buldu, ayrıca savunmada ve ribauntlarda Sancho Lyttle gibi bir dev isme hiç göz açtırmadı (sonra ibre tersine döndü ne yazık ki). Işıl 1/6 isabetle 6 sayı 5 ribaunt 4 asist 1 top çalma (ama çoğunlukla topu kenardan oyuna sokarken kaybettiği 5 top da var), Şaziye 5 sayı 2 asist, Birsel 1/6 isabetle 3 sayı 4 ribaunt 2 asist, Cansu 3 sayı, Tuğçe 2 sayı 2 ribaunt 1 blok, Tuğba 2 ribaunt 1 asist, Bahar 1 sayı 2 ribaunt ile mücadele etti, yine 24 saniyede hücum edemememiz sebebiyle son topları şanssız şekilde elinde bulan Esmeral ise sayı bulamadan maçı noktaladı. İspanya'da ise tahmin ettiğimiz gibi engel tanımayan ve cevap veremediğmiz süperstar Torrens 28 sayı 6 ribaunt 3 asist, Lyttle da 18 sayı 12 ribaunt 2 top çalma 2 asist ile oynadı; Xargay çoğu serbest atıştan gelen 10 sayısının yanı sıra 2 ribaunt ve 3 asist üretti, Nicholls 1/7 isabetle 3 sayı 5 ribauntta kaldı ve 5 faulle de oyun dışı kaldı; bu isimler dışında sadece Palau 5 sayı, Gil de 2 sayı üretebildi. Yani özetle, temelde sadece 2 oyuncuya yenildik. Ne Cruz, ne Dominguez, ne Nicholls, ne de başka üst düzey bir İspanyol oyuncu bize sıkıntı yaratamadı. İşte bu yüzden, acımız, uktemiz daha da büyük... Neler yapabileceğimizi beraber görüyoruz ekranda, stadyumda. Canımız daha bir yanıyor bu kadar yaklaşmışken kaybetmeye..
Yarınki rakip Avustralya olacak. Onlara Zafer Kupası finalini bir kez daha tattırabilir miyiz, onu hiç bilmiyorum. O maçta da rakibimiz eksikti (Phillips ve Taylor WNBA finallerindeydi); şimdi de Cambage ve Jackson yokken aynı güçlerinde değiller, hoş, bronz madala maçındaki rabimizin yine İspanya olmasını yeğlerdim açıkçası. Ama bir kez yaptık, yine yapabiliriz, fakat yine de, aynı ilacı dün ABD Fransa'ya tattırdı, unutmamak lazım. Neticede, o madalya, herkesten çok çabalayan, en kısıtlı kadro malzemesiyle dünyayı esas duruşa sokan, saygı duyulacak işlerin hasını yapan Perilerimizin hakkı.. Alamazsak çook yazık olacak. Onlar kadar, yetenkle değil, sadece mücadeleyle ve savunma azmiyle galibiyet hak eden tek bir takım daha var şu an dünyada, o da 12 Dev Adam...
Yazık oldu, yazık...
Yarınki maçlarda ne olur? Evvela, Sırbistan - Fransa maçı çok çekişmeli geçer, ve bence bu sefer Fransa affetmez (gönlüm tamamen Milica Dabovic'in sevinmesinden yana olsa da, gerçekçi bakmak lazım). Dabovic kardeşler ile Milovanovic'e en azından Jovanovic ve Butulija katılmadıkça, Sırplar'ın Fransa kadar sayı üretmesi zor. Fransa ise, tamamen Dumerc'in gününde olup olmadığına bağlı bir hücum performansı sergileyecek. Mücadele zorlu, skor ise yakın olur, ama Fransa kazanır bence. Çin ise, Kanada'nın bugüne kadar görmediği düzeyde sert ve kalıplı bir ekip, ayrıca her maç bir isme 20'li sayıları gördürebilme potansiyelleri olduğu için, Kanada'dan daha avantajlılar dünya 4.liği için. Bronz madalya mücadelesi çok çetrefilli ve meşakatli olacak, evvela dış şutörleri hesaba katarak, yavaş kalan ayaklarımızı da göz önünde tutarak, alan savunmasından bucak bucak kaçmalıyız. Ardından yine, sert ve doğru savunma ile, Avustralya'nın tepeden ve bilhassa dipten, boyalı alanın kenarlarından gelecek ikili oyunlarını savunmamız gerek. Hücumda ise onları faul problemine sokmadan işimiz hiç kolay olmaz. Erin Phillips, Taylor ve Jarry ne kadar düşük formda olursa, işimiz o denli kolaylaşır. Her bir Avustralya guardı, tıpkı efsanevi Oscar Schimdt gibi, tepeden kenarlara doğru penetre edip çizgiye varmadan stop-jump shotlar ile tıkır tıkır skor üretme ustası, dolayısıyla iyi ezber etmemiz, zor şutlara sürüklememiz şart onları. Işıl penetrelerde ara sıra turnike atmayı unutmasın, hakemler hakem olsun, Nevriye ve Sanders dünkü gibi oynasın, azıcık da şut sokalım dışarıdan, işte o vakit bronzu, yani hakkımız olanın asgarisini muhakkak alırız.
Final? Hadi bir çılgınlık yapıp, İspanya uzatmaya taşır maçı diyelim. Ama bundan sonra ABD'nin altın madalyayı kaptırması çok zor. Benchleri derin, alternatifleri ve ikameleri bol. İspanya'da Lyttle ve Torrens 30'ar sayı atsalar da, diğer isimlerin 10 sayıyı aşamaması felaketleri olur.
Tüm çabalarınız ve her ter damlanız için teşekkürler ve yarına başarılar Periler.. Sizleri çok seviyoruz.. Yarın, kısmetse Ülker Arena'da sizlerle yine tek yürek olacağız.. Kürsü, sizin hakkınız, hem de ananızın ak sütü gibi...
Arz ederim
(4 Ekim 2014)

Comments