2014 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası Yarı Final Maçları Değerlendirmesi
- thegevshek
- Sep 12, 2014
- 5 min read
ABD - Litvanya (96-68)
Daha önce seyrettiklerimizden daha farklı veya daha güzide bir şey görmedik açıkçası. Yine ilk iki periyot rakibine zorlanıyormuş izlenimi veren ve rakibinin buradan edindiği rehaveti üçüncü çeyreğin ilk beş dakikasında kendi lehine kullanarak farkı bir anda açan bir ABD vardı sahada. Hızı, fırsatçılığı, gücü ve atletizmi ile var olan, ötesini de kalburüstü şutörlerinin moral bozan şut isabetleriyle tamamlayan ABD, Litvanya'ya da aynı tarifeyi uygulayarak finale yükselmeyi başardı. Bu taktiği ilkin bizim maçta mı keşfettiler, yoksa önceden planlanmış elit bir sistem mi var ortada, onu bilemiyoruz. Tek bildiğimiz, ABD'nin maçlarının özellikle ikinci yarılarının seyir zevki içeren ama mücadeleden ve çekişmeden uzak geçiyor olması. Netice? Faried (9s 6r) ve Davis (8s 6r 2b 5f) en baştan itibaren savunmada güç, hücumda ayarsız enerji oldular; Harden (6/11 isabetle 16s) yine sadece ikinci yarıda, rakip onu artık muteber saymayacak kadar gafil ve uykudayken var oldu ve rakibin direncini hızlı hücum harekatlarıyla yarıya indirdi, Irving (8/15 isabetle 18s 4a), Thompson (7/12 isabetle 16s 3r 3a) ve yine erkenden faul problemine düşen Curry (4/8 isabetle 13s 3r), büyük bir özgüvenle (zira potadan seken olası ıskaları %51 oranında hücum ribaunduna çevirecek pota altı oyuncuları var) şut kullandılar, Rose (4s) yine kimlik bunalımı yaşadı, Gay (3s 7r) ve DeRozan (0s 1a) sadece rotasyonda var olabilmek adına maça tutunmaya çalıştılar, Cousins (7s 6r 5f) yine sorun üzerine sorun çıkarttı ve takımına faydasıyla zararını eşitledi, Plumlee (2s 4r) ve Drummond (4r) rotasyonun dibinde kalarak aksini ispatlama güdüsüyle az zamanda çok hırs koydular, ve ila nihaye... Litvanya'da ise, onuruyla direnen Valanciunas (15s 7r - 11/13 serbest atışla), Pocius (4/7 isabetle 10s 2r) ve kendisinden hiçbir şey beklemeyen rakip defansa tokat etkisi yaratan Kuzminskas'ın (15s 9r) çabalarına, 10/10 serbest atış isabetiyle 12 sayı 2 asist üreten Juskevicius eşlik etti, D. Lavrinovic ise sakatlığına rağmen 2/7 isabetle 9 sayı üretti; ne var ki, onların tüm bu çabalarını boşa çıkaracak kadar 'fos' oynayan isimler, en başta da, evvelki maçların point-guardı ve kahramanı Seibutis (3s 2r 2a) ve aldığı topların tamamını kötü kullanarak ikinci çeyreğin sonunda Litvanya'nın farkı kapatmasını engelleyen Maciulis (1/6 isabetle 2s 2r) ve turnuvanın genelinde olduğu gibi ritmini hiç bulamayan zarar abidesi Motiejunas (1/5 isabetle 2s 3r 4f) yüzünden direnç daha üst seviyelere çıkamadı. Şanssız şekilde bileğini burkan Jankunas ve potayı dövmekle yetinip sıfır çeken K. Lavrinovic (sadece savunmasıyla var oldu), Jasaitis ile Vasiliauskas, Litvanya adına olumlu katkılar yapamadılar. Litvanya bronz madalyaya yönelirken, ABD finale çıktı.
Fransa - Sırbistan (85-90)
Gruptaki maç son topta Fransa lehine sona ermişti, ama köprünün altından akan sular, bu maçın seyrini de, seyir zevkini de değiştirdi. Turnuvanın en keyifli ve çekişmeli maçı olmaya namzet bu maç, aynı zamanda da 2010'daki Türkiye - Sırbistan yarı finali kadar sürpriz doluydu. Sırplar, tıpkı Yunanistan ve Brezilya maçında yaptıkları gibi, ilk yarıda sadece 1-2 hücumu kusursuzca ve üst düzeyde kullanarak genel gidişatı değiştirdi, bunu mütakiben de normal isabet rutinini devam ettirerek sezdirmeden ve minik minik açtı farkı. Ardından, hep yaptıkları gibi Nenad Kristic'i kenardan getirip verimli ve ekonomik kullandılar, Teodosic ve Kristic'in aynı anda sahadayken sadece birbirleriyle oynama alışkanlığından muazzam bir şekilde faydalandılar, durumu lehlerine çevirdiler. Fark açıldıkça maç yine Yunanistan ve Brezilya maçlarına dönecek gibi olmuştu ki... İşte o vakit, son iki turnuvadır hiçbir kritik anda sorumluluğu ve sazı eline almayan Batum sahneye çıkarak, özellikle de son periyotta, her şeyi değiştirdi. Heurtel, Diaw ve Batum farkı üçer beşer eritirken, Heurtel'in son bölümde isabetsiz üçlük denemeleri ve en kritik serbest atışı kaçırarak maçı tek hücumluk bir farka çekememesi üzerine, Sırplar 2010'daki kaderlerini bir daha yaşamamak için var güçleriyle didindiler. Bu bölümde, maç genelindeki isabet yüzdesinin çok üzerinde şut atarak bize tecrübe ve kalitenin kritik anlardaki önemini tekrar anımsatan Kristic ve hiç eli soğumayan Teodosic'in maça ağırlık koyması, Batum'un insanüstü ve onun karakterindeki bir oyuncudan beklenmeyecek çabasına ağır bastı. Batum vazgeçmedi, ama bu inadı, farkı tamamen eritmeye yetmedi. Sonuçta, maçın son periyodunu Fransa, son toplarını ise Sırbistan daha iyi oynadı, ve finale çıkan, Sırbistan oldu. Fransa'nın son periyotta kaydettiği 39 sayının pek çoğunu kaydeden ve ilk kez liderliği kabul ederek oynayan Batum, 11/17 saha içi ve 8/12 üçlük isabetiyle 35 sayı 3 asist 2 ribaunt üretti, uzun yıllar unutulmayacak bir performans sergiledi. Siyah inci Diaw 13 sayı 10 ribaunt 5 asistlik muazzam bir eforla mücadele ederken, bu maçta Tony Parker'ın veliahtlığını sürdüremeyen Heurtel 5/9 saha içi isabetle ve 5/6 serbest atış isabetiyle 12 sayı 6 asist üretti, Fournier de en elzem vakitlerde farkı eriterek 10 sayı attı. Lauvergne'in 4 sayı 2 ribaunt, Diot'nun 2 sayı, Jackson'ın kritik bir andaki isabetiyle 3 sayı, Gobert'in 4 sayı 5 ribaunt 2 blok ve Gelabale'in 1/5 isabetle 2 sayı 2 ribaunt kaydettiği Fransa'da, sadece savunmaya katkı yapabilen Pietrus sayı kaydedemedi. Sırbistan'da ise Teodosic 5/7 üçlük ve 9/12 saha içi isabetle ürettiği 24 sayı 3 ribaunt ve 3 asiste, Bogdanovic'in yine en kritik anlarda eli titremeden ve dikkatleri üzerine çekmeden, yani sezdirmeden 4/5 isabetle kaydettiği 13 sayısı ve 4 asisti, benchten gelen Kristic'in 4/9 isabetle attığı 11 sayı ve topladığı 3 ribaunt, Raduljica'nın 11 sayısı ve 4 ribauntu, savunma lideri Markovic'in 11 sayısı 3 ribaundu 5 asisti, Bjelica'nın Lauvergne ve Diaw karşısında bulduğu 8 sayısı, topladığı 7 ribaundu ve ürettiği 5 asisti, Kalinic'in de 8 sayısı eklendi. Bu maçta Katic ve Stimac'tan hiç faydalanmayan Sırplar, Bircevic ve Simonovic'i de genelde benchte unuttu. Jovic ise, tıpkı Pietrus gibi, sadece savunmasıyla ön plana çıktı.
Uzun yıllardır Teodosic'i bu kadar üst seviyede oynarken görmemiştik, ki arka arkaya 4. maçta da bu performans düzeyini sürdürerek bizlere artık başka bir istikrara kavuştuğunu ve tam bir yıldız oyuncu haline geldiğini kanıtladı. Kristic'in yaşı, savunma fobisi ve kondisyonu göz önüne alınırsa, ilk turda onu hiç yormamak, sonrasında ise fark yaratacak hücum oyuncusu olarak, tempoyu arttırmak için sahaya sürmek, onun Teodosic ile işbirliği inadından olabildiğince takım lehine faydalanmak, gayet iyi bir stratejiymiş gerçekten, bunu da görmüş olduk. Koç Djordjevic, ilk büyük sınavında, gayet iyi bir yönetim sergiledi. Geçen dünya şampiyonasında da, burada da yarı final gören bir takım olmaları yanlış grafik çiziyor; tıpkı Litvanya gibi, onların da iki dünya şampiyonası arasındaki 4 senede yaşadıkları geçişler ve değişimler, sil baştan yapmaları gereğini doğurmuştu. 2011 ve özellikle İspanya'dan 30 sayı fark yedikleri bir 2013'ü kendi standartlarına göre felaket bir biçimde geçiren Sırplar'da, turnuva öncesi Djordjevic'in takım oyuncularının birçoğuyla sürtüşme yaşaması, Micov'u takımdan men etmesi ve kimyayı oturtamaması, Sırbistan'ı şampiyonanın favori ekiplerinden biri olmaktan geri tutuyordu. İlk üç grup maçında Teodosic-Bogdanovic arasındaki liderlik çekişmesi ve Kristic olmadan oynamaları, onların İspanya, Fransa ve Brezilya'ya mağlup olmalarına ve grubu ancak 4. tamamlamalarına sebep olmuştu. Ama ikinci turdan sonra her şey bir bir rayına oturdu ve finale çıktılar. Aslında benzer şeyler Fransa için de geçerli. Geçen sene şampiyon da olsalar, eksikleri muazzam boyutta ve yeri dolmaz cinsten olduğu için, çeyrek finali görmeleri bile sürpriz olarak görülüyordu. Lakin mücadele, akıl, emek, azim ve müdafaa, onları, bizim gittiğimizden de ilerisine götürdü, ve Litvanya ile madalya maçına çıkacaklar. Her iki takım da, burada karşı karşıya geldikleri iki seferde de, bizlere büyük heyecan ve seyir zevki yaşattılar, burayı hak ettiklerini gösterdiler. Mücadeleleri için, tebrikler...
Böylelikle, 3.lük maçı, 13 Eylül'de Litvanya - Fransa arasında oynanacak, final ise ABD ile Sırbistan arasında 14 Eylül Pazar günü yaşanacak. Litvanya ile Fransa, geçen seneki finalin rövanşı olacak bu maçta başa baş giderler, fakat Fransa'da Batum başladığı işe devam ederse, madalya mücadelesinin sonunu getiren taraf Fransa olur. Yok eğer Litvanya, yarı finalde ABD ile eşleşmenin acısını bronz madalya olarak çıkartmak için hırs yaparlarsa, Fransa'nın aksine dinlenerek sahaya çıkmış olacakları için, onlar kazanırlar. Finalin favorisi yine ABD, ama Sırbistan, artık ABD'nin neyi nasıl yaptığını iyi biliyor, ve onlar da bu oyunu kendi silahlarıyla oynayabilirler. Tek sorun, uzunların ABD uzunlarının enerjisine ve atletizmine ne kadar direnebileceği.
(12 Eylül 2014)

Comments