top of page

İmlâcı'dan (Orhan E. Özenç) basketbola dair satırlar...

Search

2014 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası 1. Gün Değerlendirmesi (30 Ağustos 2014)

  • thegevshek
  • Aug 31, 2014
  • 11 min read

A Grubu: Mısır - Sırbistan (64-85)

Ciddi veya etkili bir pota altı gücü bulunmayan, dolayısıyla maç içerisinde de giderek dış şutlara ağırlık veren Mısır karşısında, makina gibi işledi Sırp hücum sistemleri; Sırp uzunlar Raduljica (13s 6r), Bircevic (11s 9r), Katic (4s 1r), Stimac (4s 2r) ve Nenad Kristic (5s), Mısır pota altını piknik alanına çevirirken, Bogdanovic de sayı atmadan takım nasıl bir üst seviyeye çıkartılır onu gösterdi (3s 3r 4a). Bogdanovic'in yanı sıra Bjelica'nın (7s 6r 2a) komutanlığı ile maçı 85-64 gibi rahat bir skorla kazanan Sırbistan'da uzun bir aradan sonra basketbola dönmenin hırsıyla alışık olmadığımız ölçüde bireysel ve skorer oynayan Teodosic 15 sayı 4 ribaunt kaydetti, Kalinic 11 sayıyla mücadele ederken, asist yükünü çeken Jovic (6s 4a) ve Markovic (2s 4a) de ona eşlik ettiler. Mısır'da pota altı zaafı sebebiyle tüm yük dış atıcılarda kaldı ve onlar da giderek düşen bir yüzdeyle mücadele ettiler: Amr Gendy 3/10 ile 11 sayı 4 ribaunt, Ibrahim El-Gammal 5/14 ile 12 sayı 5 asist, Sherif Genedy 4/7 ile 9 sayı kaydetti, onlara 8 sayı 4 ribaunt ile Kamal ve 7 sayı 5 ribaunt ile genç Elkamawi eşlik etti.


Fransa - Brezilya (62-65)

Grubun en çekişmeli mücadelesine sahne olan bu maçta, Fransa, lider eksikliğini ve oyun kurucusuzluğu limitine kadar hissetti iliklerinde; her iki ekip de maç genelinde takım oyunundan ziyade birebir oyunları veya tepeden ikili oyunları oynayarak tempoyu düşük tuttu, dolayısıyla nispeten düşük skorlu bir maç yaşandı. Boris Diaw, bu yaratıcılık fakiri kadronun bu maçta eli ayağı oldu (15s 6r 5a) ve asist yükünü çekti; kritik anlarda sorumluluk almaktan bucak bucak kaçan Batum (13s 5r 1a) ve sadece işler zora girince kendini hatırlatan Gelabale (6s 3r) dışında, etkisiz oyunlarına karşın sürpriz ve kritik üçlükleriyle Fransa'nın maçı son toplara kadar taşımasını sağlayan Heurtel (8s 1a) ve Diot (7s 3r) ve pivot pozisyonunda Brezilya uzunlarıyla cebelleşemeyen Gobert (6s 3r) kayda değer katkılar verdi. Florent Pietrus ise potaya bakmadan 2 sayı 4 ribaunt ve 1 asist kaydetti. Maçı koparma adına fırsatları değerlendiremeyen ve işi son toplara bırakan Brezilya'da, oyunun çoğunu kenarda geçirip ekonomik kullanılan ve son periyotta oyuna ağırlığını koyarak maçı Brezilya lehine tescilleyen Huertas, 15 sayı 6 asist kaydetti; ona 10 sayı ve 6 ribaunt ile Vieira ve 8 sayı 2 ribaunt ile Barbosa eşlik etti; boyalı alanı panayır yeri gibi gören üç elit uzundan Nene Hilario 5 sayı 8 ribaunt, Splitter 6 sayı 3 ribaunt, Varejao ise 8 sayı 9 ribaunt ile mücadele etti. Alex Garcia 3/9 isabetle 6 sayı buldu, ama takıma dinamizm katan asıl isim, fırsatçı kimliğiyle yakaladığı turnikeleri sayıya çeviren Neto oldu (6s). Maçı 65-62 kazanan Brezilya, grubu üst sıralarda bitirmek adına önemli bir rakibini devirerek güne başlamış oldu.


İran - İspanya (60-90)

Favorisi evvelden belli olan bu maçta, ilk yarı komutan Kamrani önderliğinde iyi direnen İran, Gasol kardeşlerin devreye girmesi sonucu İspanya ile baş edemedi. İspanya, görece kolay olan bu maçta, uzun rotasyonuna hiç başvurmayarak Ibaka ve F.Reyes'i benchte tuttu; savunma sevmeyen İran'lı Haddadi karşısında iyice 'azıtan' Gasol biraderlerden Pau Gasol, tüm günün en skorer ismi olarak 33 sayı kaydetti, 8 de ribaunt aldı; kardeşi Marc ise 15 sayı 10 ribaunt 4 asist ile mücadele etti. Alışık olduğumuz görüntüsü ile seyircisi önünde gövde gösterisi yapan İspanya, Gasol biraderleri dinlendirmemenin bedelini ileriki maçlarda ödeyebilir. Gasol'ler dışında Rudy Fernandez (12s 4a 2r) ve maç başında ağırlık koyup sonra benchte dinlenen Navarro (10s) takımın en etkili isimleri oldular. Rubio (3s 9r 5a) takımın asist yükünü çekerken, sadece 15 dakika sahada kalıp 6 sayı 4 ribaunt 4 asist kaydeden Sergio Rodriguez İspanya'nın kısa rotasyonunun emin ellerde olduğunu bir kez daha gösterdi. İran'da ise Kamrani'nin (18s 3r 2a) en büyük eşlikçisi dev pivot Haddadi (16s 15r) oldu; Kazemi'nin hiç varlık gösteremediği maçta Jamshidi'nin 8 sayısı ve Nikkah-Bahrami'nin sistem dışı çok düşük (3/16) yüzdeyle attığı 9 sayı, İran'ın farkı kapatmasına yetmedi ve İspanya maçı 90-60 kazandı.


B Grubu: Hırvatistan - Filipinler (81-78)

Maçın ilk periyodu 23-9 hırvat üstünlüğüyle sona erdi. Hırvatlar Saric ve Bogdanovic'in ağırlığını koyması ile sahanın iki yanında da rakibine nefes aldırmadı. Filipinler'in hücum lideri NBA'li Blatche (Teletovic ile oynamak onun tepeden içeri drive'larını geliştirmiş) 1/7 ile başladı, yerini Pingris'e bıraktı, Pingris de görevini sessiz ve derinden hallederek takımın farkı kapatmasına katkıda bulundu. Hırvatlar maç içerisinde düşük yüzdeyle üçlük kullandılar, Filipinler'in durumu ise daha da kötüydü, fakat giderek maça ısınan Blatche, 3/4 üçlük isabeti ile en kritik anlarda Filipinler'i maça ortak etti. Lakin 3. periyot sonunda Filipinler aleyhine çalınan teknik faul, maçın kırılma anı oldu; Simon'un iki faulü ve sonrasında kenardan oyuna sokulan topta Markota'nın süre dolarkenki el üstünden üçlüğü, moralin ibresini işleri umduğu gibi gitmeyen Hırvatlar'ın lehine döndürdü. İşte biz burada, rakibi ciddiye almayan ve iyi analiz etmeyen bir Avrupa takımının başına neler geleceğini gördük; Blatche gibi çabuk ve yarı sahanın her yerinden tehlikeli olan bir uzunun ters gelen tarzına karşı oldukça etkisiz kalan dev Ante Tomic'in kırılgan ve amatör oyunu sebebiyle boyalı alanı unuttu Hırvatlar; mini Sabonis kıvamında oynamaya çalışan ve giderek daha az bocalayan Blatche ve ikinci yarında oyuna ısınan şutör Chan, el yakan topları olumlu kullanarak Filipinler'i öne geçirmeyi bile başardı, ama Simon, Saric ve Bogdanovic'in silkinip kendilerine gelmesi ve ağırlığını koyması sonucu maçın normal 71-71 biterek uzatmalara gidildi. Uzatmada mucize üçlüğü ile takımına hayat veren Blatche'a rağmen Filipinler son topu kullanamayınca (faul var mı yok mu tartışmalı), Bogdanovic ile ayakta durmaya çalışan Hırvatlar maçı 81-78 kazanmayı başardı. Hırvatistan'da Bogdanovic 26 sayı, Saric 10 sayı 9 ribaunt 4 asist, Simon 12 sayı 7 ribaunt 3 asist ile mücadele etti; istatistikler yanıltmasın, Tomic'in 8 sayı 11 ribauntluk katkısı Blatche'ın oyunda olmadığı dakikalarda geldi ve Blatche karşısında bocalayan Tomic'in gerçek perfomansını yansıtmıyor. Filipinlerde ise topların yarısını kullanan ve sonlara doğru yüzdelerini toparlayan Blatche, 7/20 iki sayılık ve 3/4 üç sayılık isabetleriyle 28 sayı 12 ribaunt ve 7 top kaybıyla mücadele etti, en büyük yardımcısı da 5/10 saha içi isabetiyle 17 sayı üreten Chan ve 10 sayı 4 ribauntluk katkısıyla Pingris oldu. Takımı Blatche ve diğerleri diye ikiye ayıran kişi, Blatche'in ta kendisi. Hücumda en fazla 2 pas yapan Filipinler'de, ya takım kısaları Blatche'tan başkasına pas verip onu dışarıda tutuyor, ya da Blatche içeride veya dışarıda topu istiyor, alıyor ve etrafına bakmadan pozisyonu bitirmeye çalışıyor. Takım olamazlarsa, durumları kolay değil.


Porto Riko - Arjantin (75-98)

Birbirini çok yakından tanıyan ve hazırlık döneminde bolca karşı karşıya gelen bu iki ekibin maçında, Porto Riko'nun savunma sevmeyen ve yüksek temproda seyreden oyun anlayışı her şeyin belirleyicisi oldu aslında. En önemli oyuncusu Arroyo'nun yokları oynadığı (6s 4 faul) maçta, Barea (24s 4a), Balkman (10s 4r) ve Vassalo (9s 4r) sayesinde ayakta kalan Porto Riko, özellikle Sanchez'in (6s 5r) düşük yüzdede kalması ve Arjantin'in skor silahlarının durdurulamaması sebebiyle maçı farklı şekilde kaybetti. Barea'nın Arjantin versiyonu Campazzo, 8 sayı 8 asist, ihtiyar kurt Prigioni ise 9 sayı 10 asistle takımını mükemmelen komuta eden oyuncular oldular. Maç başında takımını taşıyan Andres Nocioni, 18 sayı 11 ribaunt kaydederken, bir diğer ölümcül şutör Walter Hermann 11 sayı 9 ribaunt ile mücadele etti. Elbette ki Arjantin'in pota altındaki en önemli kıymetini de atlamamak gerek: uluslararası baskebolun elit uzunlarının başında gelen Luis Scola, maça sonradan ağırlığını koyarak 20 sayı 9 ribaunt üretti. Genç Marcos Delia da 8 sayı 2 ribaunt kaydetti. Arjantin adına en önemli kazanç, Safar'ın kadroya uyum sağlayarak 18 sayı ile oynaması oldu. Safar'dan böyle performanslar geldikçe, Arjantin tekrardan çeyrek final hayalleri kurmaya başlayabilir.


Yunanistan - Senegal (87-64)

Maç sürprizlere kapalı biçimde geçti; daha ilk yarıdan skoru 45-18'e taşıyan Yunanistan, özellikle guard pozisyonlarında sıkıntı çeken görece zayıf rakibi karşısında rahat bir galibiyete ulaştı. Maça yüksek tempoda ve hızlı başlayan Yunanlılar'da Kaimakoğlu 17 sayı 8 ribaunt, Vasileiadis 13 sayı, maç başından sonra ortalıkta görünmeyen Bourousis 7 sayı 7 ribaunt, Antetokounmpo ise 11 sayı 5 ribaunt ile galibiyeti söktü aldı. Rahat geçen maçta Calathes (4s 5r) ve Zizis'i (3a)dinlendiren Yunanlılar, Sloukas (10s 4a) ve Mantzaris (8s) ile o boşluğu doldurdu. Papanikolau 5 sayı 3 asist kaydederken, Printezis 5 sayı 3 ribaunt üretti. Senegal'de ise ikinci yarı silkinen Dieng maçı 21 sayı 14 ribaunt ile tamamladı; ona Badji 14 sayı ve 4 ribauntla, Ndoye de 11 sayıyla eşlik etti. Senegal'de en çok hayal kırıklığı yaratan isim, 1/10 yüzde ile 2 sayıda kalan Mohammed Faye oldu.


C Grubu: Ukrayna - Dominik Cum. (72-62)

İlk yarısı çok çekişmeli geçen ve 27-27 biten maçın ikinci yarısında hem Ukrayna'nın kaliteli isimlerinin (Gladyr ve Kravtsov) oyuna dahil olması hem de Dominik'in Vargas'ı içeride beslemekten vazgeçerek sadece şuta dayalı hücum etmesi sonucu, Ukrayna maçı 72-62 kazandı. İkinci yarısı çok daha tempolu geçen maçın Ukrayna adına dört kahramanı vardı: ilki, bu maçta asistten önce sayıyı düşünen E.Jeter (16s), ikincisi ikinci yarıda ritmini bulan Sergei Gladyr (2/6 isabetle 12 sayı), üçüncüsü fayda timsali oynayan Kornienko (9s 7r), dördüncüsü de, benchten gelerek 4/4 isabetle 13 sayı 7 ribaunt kaydeden Kravtsov. Kravtsov yerine ilk beşte başlayan Natyazhko, çok hantal ve etkisiz kaldı (2s 6r); fakat Mishula'nın 8 sayılık beklenmedik katkısı Ukrayna adına büyük kazanç oldu. İşi skor üretmek olmasa da takıma 5 sayı 2 asistlik katkıda bulunan Pustozvonov da alternatif silah oldu bu maçta. Dominik ise, Francisco Garcia'nın Scottie Pippen cinsinden performansı sayesinde (18s 3r 4a) biraz varlık gösterse de, özellikle ikinci yarı boyalı alanı unuttuğu için maçı kaybetti. Maç boyunca Sosa (11s 3r 2a) ve dakikalar ilerledikçe şut yüzdesi düşen Feldeine (4/13 ile 10s 4r) ile etkili olmaya çalışan Dominik, boyalı alanda deli dumrul Martinez (6s 5r), Baez (4s 9r) ve ikinci yarı unutulan Vargas'ı (4s 9r) hücumda doğru kullanamayınca, rakibine üstünlük sağlayamadı.


Türkiye - Yeni Zelanda (76-73)

Maça dair söylenecek çok şey var aslında. Evvela, maça rezalet bir başlangıç yaptığımızı söylememiz lazım - bunun sebebi turnuva stresi miydi, yoksa kondisyon eksikliği mi, bilemiyorum, ama bir şeyler tersti, orası kesin. Yeni Zelanda gibi ortalama bir rakibe karşı, bilhassa ribauntlarda o kadar çok zorlandık ki, kapasitemiz ve akıbetimiz hakkında şüpheye düştük. Bunun temel sebebi belliydi: savunma kimliğimizi terk etmiş gibi oynamak. Ne zaman ki bizim en güçlü yanımızın savunma olduğunu ve kazanmak için evvela iyi savunma yapmak gerektiğini anımsadık, işte o zaman muhteşem bir geri dönüşle maçı kazandık. Cenk ve Ender, beklenenin çok altında oynadı; Ömer Aşık, kendisine hem hücumda hem savunmada ters gelen rakip uzunlar sebebiyle benchte kaldı ve hiç sayı üretemedi. Onun yerini alan Furkan (6s 5r) savunmada aksayınca, iş, bugüne kadar hiç böylesine verimli ve etkili oynamamış Oğuz'a kaldı. Çok kısa süre içinde çok akıllıca oynayarak muhteşem bir katkı yapan Oğuz (16s 2r), takımın en çok ayakta kalan ismi Sinan (8s) (keşke o iki boş üçlüğü de sokabilseydi), dış atışlarıyla hayat veren Barış Hersek (11s 3r 3a) ve elbette, hücumdan sorumlu Emir (14s 6r 3a) sayesinde, 4. çeyrekte evladiyelik bir geri dönüş yaptık ve maçı kazandık. 3. çeyreğin sonunda yakaladığımız momentumun hakem kararlarıyla yitip gidişi olmasa, belki daha da evvel kopartacaktık maçı. Fakat her moral bozukluğumuzu fırsat bilen Webster kardeşler, özellikle de Corey (22s), dengesiz yakalanan savunmamızın canını çok yaktı. Son toplarda iyi savunma yapamamamıza rağmen Corey Webster şutları sokamayınca rahat nefes aldık ve maç bizim lehimize tescillendi. Pivotlarımıza ters gelen tarzıyla ve dış atışlarıyla can yakan Rob Loe (11s, hepsi hücum ribauntu olmak üzere 6 ribaunt), ribauntları söke söke bizden alan Abercrombie (5s 7r) ve Isaac Fotu (8s 4r), genç Tai Webster (7s 5r 2a) ve bu maçta nispeten suskun kalan mitralyöz Kirk Penney (3/11 isabetle 9s 6r) başka kaç tane rakibe karşı bu kadar etkili oynar bilinmez, ama az kalsın galip geleceklerdi. Maç bizim lehimize giderken son anlarda rotasyona gitmeyen ve mola almayan Yeni Zelanda kenar yönetimine de ayrıca teşekkür etmemiz lazım tabi.


ABD - Finlandiya (114-55)

Uzatmadan geçeceğim, Dream Team günlerinden beridir rakipleri karşısında böylesine baskın olmamıştı ABD kadrosu. Finlandiya görece zayıf bir rakip olabilir, ama 60 sayıya yakın bir fark için tek mazeret bu olamaz. Her an kimyayı bozacakmış gibi bireysel oynayan Cousins ve Gay haricinde, ABD, tam bir takım hüviyetine bürünmüş durumda. Bu herkes için kötü bir haber tabi. Ben bu maçta ABD'nin bir zaafını veya zayıf karnını göremedim, ki bu da tahminlerimi doğru çıkarıyor: bu kadro, 2010 kadrosundan çok daha seçkin bir kadro. Harden-Irving-Thompson üçlüsünün idare ettiği şut ve pas trafiği sayesinde hem onlar hem de Anthony Davis-Faried-Cousins ve maç sonunda da Drummond ihya oldu. Derrick Rose ise eski günlerine bir an evvel geri dönmek istediğini gösterircesine muhteşem hırslı oynadı. İstatistiklere ulaşmak kolay, ama 18 sayıyla Thopmson, 17 sayıyla da Davis başı çekti, kadrodaki her oyuncudan da sayı katkısı aldılar, bunu belirtelim. Savunmalarıyla ikinci çeyrekte Finlandiya'yı 2 sayıda tutan ABD'liler, hızlı tempoda oynanan veya rakibin çok top kaybı yaptığı her maçın mutlak favorisi olacaktır. Dolayısıyla, yarınki maçta bizim en çok dikkat etmemiz gereken şey, maç içerisinde top kayıplarını asgariye indirmek ve 24 saniyenin tamamını kullanarak hücum etmek olmalı. Finlandiya ise korkak oynamanın bedelini ağır ödedi: Koponen (12s 3r 4a), Huff (12s) ve Erik Murphy (10s 7r) hariç kimse bekleneni veremedi, Sasu Salin sıfır çekti, Lee erkenden foul-out oldu. Elbette ki Finlandiya'nın gerçek performansı bu değil, ve ileriki maçlarda toparlanacaklardır. Fakat böylesi bir moralle başlamak da epey sinir bozucu olsa gerek.


D Grubu: Meksika - Litvanya (74-87)

İlk yarısı başa baş giden maçta Meksika, beklediğim şekilde yüksek tempoda oynayarak Litvanya'yı epey zorladı; çok güzide bir top paylaşımı yapmaları ve hızlı hücumlarla, rüzgarı da arkalarına alarak, uzun süre maçı önde götürdüler. Yarının bitmesinden evvel Maciulis ve D.Lavrinovic'in ağırlığını koymasıyla Litvanya üstünlüğü ele aldı ve kalite farkını konuşturarak maçı kazanmayı bildi. Litvanya, az daha kaza kurşununa kurban gitse de, Meksika'nın maçı yüksek tempoya çekmesi en çok onlara yaradı, çünkü artık bu Litvanya takımı, sadece koş-at basketbolunda 80'li sayıları görebilecek türde bir hal aldı. Takımın üç silahşöründen Pocius bugün suskun kalırken Maciulis 19 sayıyla en skorer oyuncu oldu, Seibutis ise 4 sayı 5 asist 2 ribaunt ile fayda sağladı. Takımın uzunlarının fazla mesai yaptığı maçta, Valanciunas baştan sona etkili olarak 17 sayı 5 ribaunt üretti, sonradan devreye giren Motiejunas da 15 sayı 4 ribaunt kaydetti. Darius Lavrinovic ile Jasaitis'in 9'ar sayılık katkılarına bir de oyun kurucu Juskevicius'un 8 sayı 3 asistlik performansı eklenince, Litvanya galibiyete uzandı. Grupta en çok beğendiğim takım olan Meksika ise ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi; şutlarda istikrar ve rotasyonda verim sağlandıkça, grubun diğer ekiplerine kök söktürürler, fakat bu tempoda oynamayı sürdürmeleri şart. Bu maçta skor yükünü kısalardan Cruz (21s) taşıdı, Gutierrez (13s) skora yönelik oynarken Paul Stoll (7s 5r 3a) daha takımı oynatmaya yönelikti; Ayon (12s 6r) uzun süre sahada kalınca çok yoruluyor ve faul problemi yaşıyor, o yüzden Zamora'nın (4s) bugünkü gibi benchten gelerek onu yedekleyebilmesi hayati önem taşıyacak. Bir sonraki maçta Hernandez'in coşmasını bekliyorum Slovenya karşısında (bugün 5s 4r üretti).


Avustralya - Slovenya (80-90)

Skor, mücadelenin gerçek yüzünü anlatmıyor, aslında maçın hakkı 86-80 civarı bir skordu, slovenler son saniyelerde gelen taktik faullerle 90 sayıya vardılar. Her iki takım da tek yönlü hücum etti ve birbirlerini durduramadılar ama kendilerini durdurdular kimi zaman. Dragic'lerin penetre üzerinden oynadığı oyunlarla sürüklenen hücumlar neticesinde Slovenler pota altını genellikle kullanmayı tercih etmediler; Omic (8s 7r) ve Slokar (4s 3r) ile bunun en önemli göstergesi. Bir tek, kendi emeğiyle, doğru pas almadan birebir becerisiyle Balazic 10 sayı buldu, uzunlardan çift hanelere ulaşan başka kimse olmadı. Takımın arkasını Domen Lorbek (13s 3a) toplarken, Klobucar 7 sayı kaydetti, Blazic de Dragic'lerin oyun tarzına ayak uydurarak 9 sayı 4 ribaunt üretti. Galibiyetin mimarlarından Zoran Dragic 10 sayı ile, Goran Dragic ise 21 sayı 7 ribaunt 4 asistle oynadı; ama yaptığı 5 top kaybı uyarınca, yine güven vermedi. Daha doğrusu, Slovenler önde oldukları maçta o performansı istikrarlı biçimde sürdürebileceklerine ilişkin hiçbir garanti vermiyorlar. Goran Dragic de bunun en önemli parçası. Ne zaman vezir edeceği, ne zaman rezil edeceği belirsiz. Ama Avustralya'da da işler genelde iyi gitmediği için maçı kazanmasını bildiler. Avustralya'da baştan sona etkili olan iki isim vardı sadece; Aaron Baynes (sakatlanmışsa Avustralya için her şey biter - 21s 7r) ve Ingles (12s 3a). Brad Newley benchten gelerek 13 sayı üretti, Broekhoff da ilk beş başlamasına karşın uzun süre kenarda oturduğu maçta kritik üçlükleriyle 9 sayı atarak bir ara Avustralya'nın Slovenya'yı yakalamasını sağladı. Sonlara doğru elini taşın altına koyan David Andersen (14s) ve Motum (8s 3r), caydırıcı olmaktan uzak kaldılar. Dante Exum hiçbir varlık gösteremezeken, Dellavedova 3 sayı 5 asist 3 ribaunt ile takımı komuta etti.


Angola - Güney Kore (80-69)

Güney Kore maçın başında farklı şekilde geriye düşünce, daha sonra hırslı oyununa rağmen rakibini yakalayamadı. Eksiklerinin etkisini çok hisseden Kore, boyalı alandan fayda göremeyince dış atışlara gitgide daha fazla ağırlık verme ekolünün parçası oldu ve Angola'nın pota altındaki üstünlüğüne cevap veremedi. Angola'da Cipriano'nun 16 sayı, Moreira'nın 16 sayı 10 ribaunt, ihtiyar Mingas'ın 14 sayı, Barrosu'un 10 sayı 2 asist, Costa'nın 6 sayı 6 ribaunt 6 asist ve Moore'un tıkır tıkır ürettiği 10 sayı 6 ribauntluk katkılarının üzerine Joaquim de 6 sayı 7 ribaunt katınca, Angola maç sonunu rahat oynadı. Güney Kore'nin momentumu yakaladığı dakikalarda eline baktığı isimlerden Sunhyung Kim (7/13 ile 15 sayı 5 asist 4 ribaunt) ve Sungmin Cho (3/14 ile 10 sayı 2 asist 4 ribaunt) aslında her şeyi anlatıyor Kore adına; takım 9/32 ile, yani %28 ile üçlük attı, pota altı oyuncularından toplam on sayı bulabildi, 36'lık devşirme Moon'un 8 sayı 4 asist 4 ribaunt'luk katkısı olmasa halleri haraptı.


Tüm Türkiye'nin geçmiş Zafer Bayramı kutlu olsun!


*İlk günün değerlendirmesine dair ses kaydına ulaşmak için tıklayın!



 
 
 

Comentarios


Öne Çıkan Yazılar
Eski Yazılar
Arşiv
Etiket İle Arama
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square

İLETİŞİM İÇİN:

Başarıyla iletilmiştir!

OLASI TAKİPLER İÇİN

  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • c-youtube

© 2013 by İmlâcı (Orhan E. Özenç) Tüm hakları saklıdır.

bottom of page