20 Ağustos 2014 Yunanistan - Türkiye 1. Hazırlık Maçı
- thegevshek
- Aug 20, 2014
- 5 min read
Maçtaki durumumuzun öncesinde belirtilmesi gereken mevzu, rakiplerin artık bizleri iyi tanıyor olması. bilhassa 2013 Eurobasket'teki doğrularımızı ve yanlışlarımızı iyi bellemişler; bunun yansımalarını sahanın her yanında görmek mümkün: mesela, kısalarımızın veya şutörlerimizin artık topu ellerine alınca, 2001 ve 2002'deki turnuvalardaki oyunu oynamayacakları, yani tamamen ve tamamen boş şut ve boş adam arayacakları, asla zorlama şuta veya birebirde adam geçip daha sonra bireysel ve bencil şut arayışlarına girmeyecekleri herkesin malumu olmuş; ayrıca bu durumun sebebinin, yeteneklerimizi dizginlemek ve oyuncuları verimli kullanmak olmadığı, İbrahim Kutluay ve Serkan Erdoğan'dan sonra eli her daim sıcak ve her yerden her pozisyonda dengeli şut çıkarabilecek şutörlerimizin bulunmadığı, dış oyuncularımızın karakterinin uzun zamandır hep topu dolaştırmak ve alan açıp boş adama pas vermeye dayalı bir oyunu benimsediği gerçeğine de vakıflar. Daha rahat anlaşılması için şöyle diyelim; pas dağıtmak ve takım oyunu şahane bir oyun anlayışıdır, fakat başarıya ulaşmak için takım oyunu oynamaya mecbursanız, yani başka hiçbir sistemle başarılı olamayacak oyunculardan müteşekkilseniz, kadronuzda bir Spanoulis, O.Schmidt, Marculionis, Galis, D.Petrovic, Naumoski gibi yeri geldiğinde çıkıp tek başına maçı çevirecek oyuncunuz yoksa, rakipler de tüm stratejilerini, sizin takım oyununuzu ve pas trafiğinizi bozmaya kurarlar. çünkü bilirler ki, zaten biraz boş kalan kişi bile bir tehlike yaratmayacak, her koşulda daha boş ve müsait bir arkadaşını arayacak, bulana kadar topu dolaştıracak. her maçımızda bunu yaşıyoruz, rakip, müdafaa anlayışı olarak bir tek boyalı alana pas inmesini engellemeyi, adam eksiltmeye dair hareketlere adam değişerek tepki vermeyi benimseyerek çıkıyor maça, işe de yarıyor bu plan. bu alternatifsizlik, bizim canımızı yakmaya çok elverişli. hele ki, takımda Emir'den başka sazı eline alabilecek kimse yokken...
Hidayet vardı bir o hüviyette, o da 2010'dan beridir o özelliğini yitirmişti, o rol, kimsesiz kalmıştı. Cenk ve Melih gibi isimler iyi şutörler ve oyun bilgileri sağlam, fakat sadece sistem basketbolcuları. daha evvel de değindiğim gibi, takımda beklenmedik işler yapabilecek tek joker Emir. eğer bugün olduğu gibi o da inanılmaz formsuz ve buzdan bileklerle şut atarsa, veya bir sakatlığa uğrarsa, takım basketbolu tıkanır, sistemimiz çözülür. kısalardan devam edersek, Sinan beni haksız çıkarmadı, 2010'daki hüviyetinde oynayınca eski halinden çok daha başarılı bir grafik çiziyor, anlayış doğru yolda. ayrıca Ender'in 1 numara yerine şut tehdidi olan 2 numara şeklinde oynatılmasının aslında daha kârlı olabileceğini de düşünüyorum bu maçla birlikte. bu meziyetin üzerine gidilirse, boş şut bulmadıkça eli titremeyen birisi haline gelebilir ve Emir'e yardımcı oyuncu olabilir Ender. böylelikle oyun kuramama sendromunu da yaşatmaz bize. Kerem Tunçeri'nin fiziği ve kondisyonu iflas edene kadar, takımda 1 numaralı pozisyonun belli ki ona ve Barış Ermiş'e emanet olması gerekiyor. Cedi biraz şut çalışmalı, çünkü penetreye dayalı oyunu oynayarak arkadaşlarına boş şut yaratması herkesin lehine olacak ve şutu da istikrara kavuşursa, az evvel sözünü ettiğim alternatifsizlikten bizi bir nebze kurtarabilir.
Geçelim uzunlara; Barış Hersek'in bu takım için ne kadar kıymetli bir isim olduğu, yokluğunda daha iyi anlaşılıyor. Son kadroda muhakkak olmalı. Kerem Gönlüm kimselerin yapamadığını yapıp, genellikle maç boyunca en faydalı oyuncumuz olmaya devam ediyor. Oğuz, bize orta mesafe şutlarına alıştığını göstermeyi sürdürüyor, ama hem içeriden birebir oyunda, hem kalabalık tutulan boyalı alanda pas dolaştırmada, hem de müdafaada bizi zora sokuyor. Ömer Aşık, hazırlık maçlarından beridir ilk kez boyalı alanda böylesine boş alan buldu, ilk kez biri boyalı alanı kalabalık tutup ona pas inmesini canla başla engellemedi, o da topu yere vurup (ki kariyerinin başından beridir en büyük eksiği, pası aldıktan sonra topu yere sektirme isteğini inatla sürdürmesidir, bu yüzden çok top kaybediyor) dilediği oyunu oynadı bir süre. savunmada boyalı bölgede tek kalmasa, hücumda bir şeyler yapmaya daha da fazla dermanı kalacaktı. Furkan'ın etkili olabilmesi için, ona muhakkak top indirilmeli, üzerinden oyun oynanmalı, yoksa sahada ruh gibi dolaşır, yaratması gereken farkı yaratamaz.
Diğer maçlarda şüphelenmiştim, fakat bu maçta kesinkes emin oldum: biz, kimliğimizin belkemiğini yitirmişiz. oyuncu profilimiz hemen hiç değişmese de, eskisi gibi savunma yapamıyoruz. bilhassa adamını penetreyle geçen rakip, yardımlaşmanın, alan ve adam paylaşımının doğru yapılmamasından mütevellit, boyalı alan civarlarında ya çok rahat şut imkanı buluyor ya da üzerine gelen savunmanın boş bıraktığı adama asist yapıyor. doğru adam değişmek ve ayaklarla savunma yapmak elzem. bunun yanı sıra, ribauntlarda odaklanma sorunu yaşadığımız aşikar, zira bu kadar çok hücum ribaundu vermemizin tek izahatı odaklanma sorunu ve buna bağlı yer tutma eksikliğidir. Bu iki çok temel sorun adayını düzeltecek şekilde yetenekli oyuncularımız yoksa bile, inanılmaz savaşçı ve mücadeleci bir kimlikle böylesi açıkları rahatlıkla kapatabiliriz, zira bizim takımımız kolay kolay yorulmuyor.
Alternatif hücum silahları ve oyun düzenleri üretmedikçe, pas trafiğimizi kesmeye yoğunlaşan savunmalar karşısında hiçbir derde derman deva olamayız. bu da bizi 2011 ve 2013 hücum düzenimizi tekrar etmeye ve elbette, başarıdan uzaklaşmaya götürür.
Yunan takımına gelince; yıldızları yok, ama onların altyapı sistemi, her oyuncuya gerekli potansiyeli ve temeli verip yeri geldiğinde kolayca yıldız olabilmelerini sağlamaya dayalı, dolayısıyla, aynı sistemden çıkan her ikame oyuncu, diğerinin yerini üç aşağı beş yukarı aynı etkililikle doldurabilir. bu sözüm elbette evvela Spanoulis ve Diamantidis'in yerini gerektiği gibi alan iki isme, yani Calathes ve Zizis'e; ve onların da olası yokluklarını aratmayacak denli üst düzey iki guard'a, yani Sloukas ve Mantzaris'e. Kısalar konusunda hiç sıkıntı yaşamayacağa benziyorlar, idman eksikliği olan Calathes dair hepsi hazır ve zeki. uzunlarda Vasileiadis, Papanikolau ve Kaymakoğlu, 3 ve 4 numaralarda Yunan sisteminin alıştığı ve aradığı tarza dair ihtiyaçları layıkıyla karşılıyorlar - hem şutör hem penetreci, hızlı ve deneyimli uzunlar; Printezis ise Fotsis'in yokluğunda takımın yıldız 4 numarası olmak için Papanikolau'nun en ciddi rakibi, alışılmışın dışındaki tekniği ve oyun tarzı ile takımın en belirgin jokeri. klasik 4 numaralar gibi oynamadığından, rakip takımların ona önlem alması, hem kulüpler hem de milli takım seviyesinde zaten çok zor oluyor.
Glyniadakis, ne de olsa NBA tecrübesi olan bir uzun, ama takımın üçüncü uzunu olduğu da bir gerçek. NBA'de epey ses getirmeye başlayan Koufos'un ve senelerin Baby Shaq'i Schortsanitis'in yokluğunda, Yunanistan'ın Divac'ı sayılan Bourousis, kendi çizgisini koruduğu sürece takımın banko pivotu olacak yine; ama savunmadaki aksamasını kapatacak bir 4 numara yokken, o ve savunmada da hücumda da ondan daha yumuşak kalan, teknik ve taktik Vouglukas, rakip pivotlara kendilerini göstermek için bol bol boş alan ve fırsat yaratacaklar. geçen sene İspanya karşısında M.Gasol'e karşı uğradıkları hüsranın bu sene de benzerlerini görebiliriz. Son bir söz, elbette, genç Antetokounmpo'ya: bu oyuncu, gelmiş geçmiş hiçbir Yunan basketbolcuya veya Yunanistan basketbol sistemine uygun bir yapıda değil, fakat Yunanistan bunu kolaylıkla lehine çevirip ALTERNATİF ve beklenmedik, patlayıcı bir skor ve hücum dinamizmi ve opsiyonu yakalamış oldu. o uzun boyda Fucka atletizmine sahip bir oyuncu, nereden bakılırsa bakılsın hazine değerindedir. takımda bazı yanlışlar sabit giderken, kilidi açacak oyuncu ya Printezis ya da rakibin odaklanamayacağı Antetokounmpo olacak, Spanoulis'in rolünü ise Calathes ve Zizis yarı yarıya paylaşacak. Kısacası, Yunanistan, boyalı alandaki savunma zafiyeti dışında, turnuvaya hazır.
Bu ilk maçı (70-56) 5-8 sayı farkla kaybedeceğimizi öngörmüş, iki maçı 4-7 sayılık bir farkla kazanacağımızı düşünmüştüm; sayı farkı beni mahcup etti, umarım Cuma günü (yerinde) izleyeceğimiz maçta bu sefer o sayı farkı bizim yüzümüzü güldürür...

Comentarios